"Aşağı in Stiles" diye bağırdı Derek yukarıda yatan kardeşine.
Mieczslaw ise merdivenleri ikişer ikişer inerken kaşlarını çattı ve "bana Stiles deme" diyerek tersledi Derek'i. Kahvaltı masasına oturduğunda etrafına bakındı. Talia ve Robert neden yoktu.
"Annemle babam nerede"
Derek ağzını açtı ve bir parmağıyla içini gösterdi. "Ağzımda" diyip kahvesini koyup Mieczslaw'ın yanına oturdu. Genç adam onu izlerken büyük bir parça ekmeği ağzına attı. "Sende ki gözler bende olsa..." Dediğinde Derek gülümsedi ve telefonunu açarken mırıldandı:
"Biz seni çöpten aldık"
"Ben 17 yaşındayım Derek buna inanır mıyım?"
"Ciddiyim salak. Annemde babam da yeşil gözlü senin ise kahverengi. Bak benimkilerle, Laura'nınkilere..."
"Sen ortaokulda genotip ve fenotipi görmedin mi cahil"
Derek gözlerini devirirken Mieczslaw bir dilim ekmeği zorla ağzına sokup yanında ki suyu Derek'in üzerine boşalttı. Koşarak dışarı çıktı ve cipine bindi.
Derek hemen yanında biterken genç adamı yakalarından tuttu ve yere fırlattı. "Seni bu konuda uyardım Stiles"
"A-abi özür dilerim. Yemin ederim yapmam bir daha. Derek tükürme!"
Derek gülümseyerek Stiles'ı serbest bıraktı ve alnına bir tokat attı. Kardeşi tam cipe tekrar binmek için ayağını atıyordu ki bir tokatta kalçasına indi. Stiles'ta hızlıca Derek'in etrafına döndü. Derek gülerek ondan kaçmak için kardeşinin etrafında döndüğünde Stiles nefes nefese Derek'e baktı. Hiç beklemediği bir anda ise poposuna vurup arabaya bindi ve kapıyı kilitledi. Camdan dilini çıkardığında Derek'te orta parmak çekip eve girdi.
Stiles derslere girerken Derek'te çeviriye koyuldu. Eğer 21 yaşında, Stiles adında bir kardeşi olan ve küçük şirkette tek İtalyanca bilen sizseniz hayat çok zor!
Saatler birbirini kovaladı. Stiles son dersinde, Derek evde, Talia ve Robert ise eve gitme yolundaydı.
İkisi içeri girdiğinde neşeyle oğullarına selam verdiler ve üzerlerini değiştirmek için odalarına gittiler. Hemen arkasına Stiles'ta içeri girdiğinde Derek ayağa kalkıp onun karşısına dikildi.
"Matematik mi vardı lan ne bu hâl?"
"Of bi git Derek. Uğraşamam seninle"
"Ölü gibisin pezevenk"
Stiles ona omuz atıp odasına çıktı ve çantasını bırakıp üzerini giyindi. Tekrar aşağı indiğinde suratları değişen ailesini gördü. Talia ve Robert hayal kırıklığıya, Derek ise gayet memnun bir suratla kendisine bakıyordu.
"Otur Mieczslaw seninle konuşmalıyız"
Stiles tedirgince koltuğa oturdu ve annesinin konuşmasını bekledi. "Ne oldu anne?" Talia'dan cevap gelmeyince babasına döndü. "Baba?"
"Beş gündür okula gidiyorum diye nereye gidiyorsun Mieczslaw?"
"B-ben okukdaydım"
"Yalan söyleme bize!"
Stiles babasının bağırmasıyla yerinde iyice büzülüp dudaklarını büktü. Derek ise şimdi daha tedirgindi. Babasının yalan söyleme konusunda hassaslığını herkes bilirdi."
"Ama baba-"
"Neredeydin dedim Mieczslaw"
"A-arkadaşlarla gezmiş olabilirim"
"Sen sınav öğrencisisin. Nasıl bu denli sorumsuz olursun. Bebeğim bende yaptım, aynı yerlerden bende geçtim ama beş gün...Ne kadar geride kaldığının farkında mısın? Seni sıkmaya çalışmıyoruz"
Stiles ayağa kalktı ve kafasını salladı. "Affedersiniz. Ben hallederim söz"
"Seninle bir şey daha konuşmalıyız"
Stiles şaşkınca koltuğa oturdu. Bunun ne olduğunu Derek'te bilmiyordu o yüzden sessizce kardeşinin yanında oturdu.
"Sana bir hikaye anlatacağız"
"Anlatın?"
Robert boğazını temizleyerek ellerini birbirine kenetledi. "Bir gün bir bebek ormanda bir arabanın içinde öylece bırakılmış ve Tanrı'ya emanet edilmiş. Onu koruması için dualarla bırakılmış o arabaya. Sonra bir gün bebek tam donmak üzereyken onu iki kişi bulmuş ve kendi yavrularıyla kaynaştırmış"
Talia gülümseyerek kafasını salladı ve "yıllar geçmiş" diyerek devam etti. Yanlış yapıp yapmadığını bilmese de bir hikayeyle yumuşatmayı amaçlıyordu.
"Abisiyle sürekli kavga edermiş ve annesiyle babası onu nasıl ormanda bulduklarını söyleyecekleri hakkında çok düşünmüşler. Akıllarına bir hikaye uydurma kararı gelmiş. Oğulları beş gündür okula gitmediği için önce bunun hesabına çekip ardından hikayeydi anlatmaya başlamışlar"
Derek bir kahkaha attığında Stiles dolu gözlerle ona baktı. "Vay" dedi Derek "çok güzel hikayeymiş. Ana fikri ne?"
"Kardeşin değilim yani. Hiçbir şeyin değilim. Ormanda bulunan kimsesizin tekiyim"
Derek gülümsemesini yok edip yavaşça Stiles'a sarıldı. "Yoo benimsin sen. Ben senin ilk kelimenim oğlum. Salak salak konuşma"
"Derek..."
"Ben alıyorum bunu. Ağlayacak kıyamam"
Talia ve Robert kafalarını sakladıklarında Derek Stiles'ı odasına götürdü "seni cidden çöpten almışlar lan"
"Derek!"
"Ne var lan yarrak. Umarım salak saçma düşüncelere kapılmıyorsundur"
"Annem ve babamı hiç tanımadım yani"
"Salak mısın Stiles?"
"Bana Stiles deme. Nefret ediyorum o isimden"
"Ne istersem onu derim bana mı karışıyorsun? Stiles Stiles Stiles"
"Derek Ben burda aileden değilim diyorum sen ne diyorsun"
"Malsın ki"
------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Varmış Bir Yokmuş
FanficGecenin geç saatlerinde birinde Noah, bebeğini korumak için bir ormana bırakmak zorunda kalır. İçten içe oğlunun kurtlara yem olmasından korksa da Dünya iyi bir yer değildir onlar için. Fakat Noah nerden bilebilirdi ki kurtların lideri minik bebeğe...