thirteen

1K 158 236
                                    

arabanın tamamen durmasını beklemedi. kapıyı açtı. bir kez daha düşünmedi. koşarak caddenin karşısına geçerken trafikteki arabaları birbirine karıştırdı. korna seslerini duydu. başını arabanın camından dışarı uzatan adamın küfürleri bir kulağından girip diğerinden çıktı. umurunda olmadı. koştu. o da koşuyordu, görüyordu. hemen karşıdaydı.

kaldırımın üstünde durdu beomgyu. bekledi. beklerken onu izledi. kadrajında olan çocuk ise durmadı, beomgyu'ya hızlıca çarparak sarıldı. kokusu her tarafı sardı. beomgyu ellerini kaldıramadı. sadece ona sarılmasına izin verdi. çocuğun ellerinin saçlarında hızlıca gezinip ensesini yavaş hareketlerle okşadığını hissetti. koşmaktan dolayı hızlanan nefesi kulaklarından gitmiyordu. şu an sadece tek bir ses duyuyordu, o da buydu. başını boynuna götürüp parfüm kokusunun yoğunlaştığı yere burnunu yasladı. sırtındaki ve omzundaki kolların daha da sıkılaştığını hissetti. göz yaşları istemeden akıp çocuğun boynunu ıslattı.

arabaların durmak bilmediği o caddenin yanındaki kaldırımdan bundan sonraki her geçişinde ona bu anı hatırlatacak kadar yoğun bir şekilde hissettiği duygulara kendini teslim etti.

"sen," sesini duydu. endişeliydi. nasıl yani, endişelenmiş miydi? onun için cidden endişelenmiş miydi? beomgyu için? bu mümkün olamazdı. "sen benim ölümüm olabilirdin."

beomgyu, birkaç gün önce taehyun'la beraber soyunma odalarında olduğu güne ışınlandı aniden. çocuk kapıyı kapatıp çıkmış, beomgyu da her zamanki gibi ona yetişmeye çalışmıştı. pembe kulaklıklarına kısa bir bakış atmıştı ve aniden tekini çıkarıp kendi kulağına yerleştirirken düşünmemişti bile. taehyun ona sinirli bir şekilde dönse de kızmamıştı. açıkçası beomgyu kızmasını beklemişti. çocuğun tepki vermemesi rahatlatmıştı. "ne dinliyorsun? hm?" derken kafasını şirin olduğunu düşündüğü bir şekilde gri saçlı oğlanın telefonuna indirmişti. "bakayım ya, dur. bakacağım!" ekranı açınca gördüğü şarkının ismini unutmamıştı. kafasını şarkıya uygun bir şekilde sallarken "güzelmiş, beğendim," demişti dudaklarını büzerek. taehyun onun şebek, sevimli hareketlerine kayıtsız kalamamış gülümsemesini gizlemeye çalışarak kulaklığını ondan almıştı ve omzundan hafifçe itmişti. 

beomgyu, sonrasında o şarkıyı kaç defa dinlemişti, sayamamıştı. ama ezberleyecek kadar olduğuna emindi. pvris, death of me.

sen benim ölümüm olabilirdin.

taehyun'un ağzından duyduğu cümleyle kendini tutamadı. çocuğun boynuna denizin ortasında kalan bir adamın can simidine sarılma şeklini aratmayacak bir şekilde sarıldı. "taehyun," hıçkırıkları şiddetlendi. "neden gelmedin?" başını boynundan bir an bile çekmedi, çekilemedi. daha sıkı sarıldı.

 "özür dilerim." beomgyu izlendiklerini biliyordu. neden gitmemişlerdi? onlara teşekkür etmemişti, fakat bunu yapmalı mıydı? emin bile değildi. taehyun ve onun karmakarışık arkadaşlarını hiçbir zaman sevmemişti. "beomgyu." taehyun başını geri çekip çocuğun yüzünü görmek istercesine onu çenesinden tuttu ve göz yaşlarıyla ıslanmış yüzünü kaldırdı. kıpkırmızı gözlerini gördüğü an yutkundu. beomgyu onun yüzünden bu haldeydi. felaket hissetti. "özür dilerim. böyle bir şey yapabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti. niki, o, ben neden onun böyle yaptığını-" beomgyu sözünü kesmek istercesine bir daha sarıldı çocuğa. 

yüzü boynundayken, gözleri onun badem gözleriyle kesişmezken daha rahat konuşuyordu. "beni bıraktın sandım. beni tuzağa düşürdüğünü sandım. kimse gelmeyince ben çok korktum, paranın yerini az kalsın söyleyecektim. taehyun, ben az kalsın ötecektim." taehyun onu hemen susturdu. "şu an bu önemli değil."

beomgyu başını sallayıp yumuşak dudaklarının çocuğun narin boynunda hareket etmesine neden oldu. bilmeden yaptığı bu hareket ikisinin de kaskatı kesilmesiyle sonuçlandı. yerlerinde donmuş bir şekilde öylece dururlarken duydukları öksürük sesiyle taehyun beomgyu'yu itti aniden. beomgyu da geri çekilmekte gecikmedi. ikisi birbirleri dışında her yere baktı. 

death of me • taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin