4 | ÖLÜM MERASİMİ

3.5K 175 90
                                    

Merhaba arkadaşlar.

Uzun zamandır bölüm atmıyordum fakat bundan sonra düzenli bölüm atmaya çalışacağım.

Lütfen satır aralarını boş bırakmayalım ve bölümü beğenelim ki yıldızımız parlasın. :)


Bölüm müziği : Seksendört-Yorma
______

İnsanın dünyada ki en büyük imtihanı keşkeleriydi. O keşkeler öyle büyüyordu ki, bir zaman sonra insanın boğazına sarılıveriyordu.

Boğazımda eller vardı şimdilerde. Keşkeler sıkıyordu boğazımı.

Keşke doğmasaydım. Keşke anne ve babam ölmeseydi. Keşke İstanbul'dan buraya hiç gelmeseydim. Keşke keşke demeseydim...

Ne içindi bu merasim? Mutluluk barındırıyor muydu? Eğer öyleyse neden ölmek istiyordum?

Üzerimdeki gelinliğe tebessüm ettim. Aradan bir hafta geçmiş, düğün günü gelip çatmıştı.

Nişan günü bayılmıştım ve ayıldığımda gecenin bir yarısı odamdaydım. Nişan bitmiş, herkes evlerine dağılmıştı.

Evelsi gün Zerrin Haznedar elinde çiçekle geçmiş olsuna gelmiş, yanında çeyizimi ve gelinliğimi de getirmişti.

Şimdiyse ölüm merasimime katılmak üzere süsleniyordum.

Bugün Eylül Beyhanlı ölecekti. Ölecekti ve kimsenin hayatında bir daha ismi anılmayacaktı.

Eylül Beyhanlı, hanımağa kimliğini burada bırakıp özgürlüğünü kucaklayacaktı. Narin Sarıhan olarak.

Kaçmak için çıkarttırdığım sahte kimlikte adımın Narin olmasını bilerek istemiştim. Alparslan bütün isimleri aratırken annesinin isminden uzak duracaktı. İnsanoğlu yarasına tuz basılmasını istemezdi.

Kuaförlerden son kadında odadan çıktığında boy aynasının karşısında kalakaldım.

Her kadının hayali olan beyaz gelinliğe -kefenime- bakakaldım. Ben böyle olsun istememiştim...

İnce askılı belden oturtmalı aşağısı hafif kabarık gelinliği oldukça beğenmiştim. Üzerinde ki bolerosuyla takımdı. Ve keşke yüzüm gülerken giyinseydim diye hayalliyordum. Çiçek desenli tülleri tüm vücudumu kaplıyordu ve bir an papatya tarlasındaymış gibi hissetmekten alıkoyamıyordum kendimi.

Minik adımlarla yatağımın üzerine oturdum. Eşyalarım Haznedar konağına ulaşmıştı fakat yanımda götüreceğim bir bavulu göndermeyi unuttum bahanesiyle düğün arabasının bagajına koydurmuştum.

Bu evde son saatlerimdi. Bu şehirde, hatta bu ülkede...

Gitmek istemiyordum. Burası benim çocukluğumun geçtiği mahalle, şehir hatta ülkeydi. Burası benim memleketim, benim vatanımdı. Buna zorunda olmasam adımımı atmayacağım yurtdışına bu gece koşarak kaçacaktım!

Saniyeler dakikaları kovalarken boş gözlerle öylece odanın duvarlarını seyrettim. Beş yaşında ki Eylül'ün hıçkırık sesleri doluyordu kulağıma.

"Babanne, annemi gördüm. Ben annemi özledim!"

"Senin ananda, babanda benim. Ağlama. Beyhanlı aşireti hanımağasına böyle sulu gözlülük yakışmaz! Git yat şimdi."

Töre Serisi 2 - MEFTUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin