chanyeol'le tanışalı neredeyse 3 ay oluyor. mart kedileri etrafta dolanmaya başladı. günlerden pazar olması lazım, evdeyim iş yok güç yok. canım sıkılıyor çünkü chanyeol bir yere ziyarete gideceğini söyledi ve bu yüzden bu akşam bizimle değil.
fena alışmışım ona.
annem bu duruma bıyık altından seviniyor, kaç zamandır benimle vakit geçiremediğinden yakınıp duruyordu çünkü.
haksız sayılmaz. o sergiye gittiğim günden beridir chanyeol aşağı chanyeol yukarı, ağzımdan başka şey çıkmıyor. bu uzaklaşmamızı telafi etmem lazım gibi. iki bardak tarçınlı bitki çayı doldurup salona, yanına geçiyorum. konuşmamız gereken çok önemli bir şey var.
"anne ben aşık oldum," diyorum dizinin dibine oturup. şak diye dalıyorum. tatlı bir kıkırtı salıyor sıcak evimize, bunu diyeceğimi çoktan biliyormuş gibi gülüyor. zaten o ger şeyi bilir.
ellerimi tutuyor ilk kalın, ödemden şişmiş parmaklarıyla. nolursa olsun yüzüğü hep orada çünkü babamı çok severdi annem. ben de severdim hoş, iyi adamdı. bazen onu özlüyorum.
sırtımı koltuğa yasladığımda arkama bir yastık bırakıyor. biliyor karın ağrımı, bilmez olur mu hiç? anneler her şeyi çakar.
yine de güzeller güzeli annem, parmaklarımla oynarken "nerden anladın onu?" diye sormayı ihmal etmiyor. bayağıdır muhabbetin dibine vuramadık.
"geceleri hiç uyku tutmuyor."
"bak sen..."
"midemdeki kelebekleri bir görsen anne!"
"gastrit olmasın o?"
"dalga geçme ya..."
omzumla omzunu dürttüğümde gülüp dizine vuruyor, hemen olduğum yerden kalkıp oraya kıvrılıyorum. saçlarıma hiç dokunmuyor.
"chanyeol çok iyi bir çocuk..." diyor bir zaman sonra. kime aşık olduğumu şıp diye anlayıveriyor. "söyledin mi ona?"
cevap vermiyorum.
çaylarımızı içiyoruz. üstüme gitmiyor. eninde sonunda öğrenecek zaten. iyice güçten düşmeden ona doyayım istiyorum.
anlıyor beni. anneler hep anlar.
**
chanyeol'ün okul çıkışına gidip artistlik taslıyorum. chanyeol'le tanışalı 5 ay oldu.
günlerden salı falan bu kez. kendim okula gitmediğim için günleri karıştırıp duruyorum. önemli değil.
ben birisiyle tam kavga etmek üzereyken chanyeol beni elimden tutup bir kenara çekiyor. onunla velini mi getirdin diye dalga geçmeye çalışmalarına katlanamıyorum.
yüzünde her zamanki gibi hoş bir gülümseme var. işaret parmağımı sıkıyor sorun yok dercesine. arkadaşlarının yanında benimle olduğundan daha sakin.
kıçımın arkadaşları.
"sahile gidelim."
koca eliyle parmağımı tutuşunun peşi sıra bunu söylüyor, cevabımı beklemiyor bile. beni uzaklaştırmaya çalıştığını görebiliyorum.
sorun değil. chanyeol ne dese tamamım ben. yine de vaktim olursa onları dövmeden bu dünyadan gitmek istemiyorum.
bir taksi çevirip parasını denkleştiremiyor, yaka paça indirilip yine de soluğu söylediği yerde alıyoruz. biraz fazla yürüdüğümüz için bacaklarım ağrıyor ama çaktırmıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aloha!
Hayran Kurguiçimden çığlık çığlığa bir ses, aloha diye bağırıyor. "neydi bu şimdi?" "elveda öpücüğü."