Deniz'in tuzlu kokusu ciğerlerime hayat olurken, annemle birlikte her zaman oturduğumuz bankta yine oturmuş, sessizce denizin üstünde neşeyle dans eden martıları izliyorduk. Annemin siyah gözleri, bu sefer karanlığın en güzel tonu yerine, karanlığın en korkutucu tonuyla bürünmüştü. Hüzünlü ve dertli göründüğünü biliyordum. Çünkü, annemi küçük yaşıma rağmen çok iyi tanıyordum.
Uzun bir süre sonra, nihayet dudaklarını aralayarak konuşmuştu. "Zümra'm burası bizim gizli yerimiz olsun... Olur mu?" diye sormuştu. Şefkatle uzun kahverengi saçımı okşarken beni sağ dizine oturtup kulağıma fısıldamıştı. "Bu aramazdaki en büyük sır olsun." Etrafına tedirgince bakarken "Olur mu Zümra'm?" diye tekrarlamıştı.
Neden öyle davrandığını anlamasam bile kafamla onaylamış, "Olur anne. Hem ben artık büyüdüm değil mi? Bana bir sır verdiğinde anında büyüyecekmişim, bana öyle demiştin... Yani artık büyüyeceğim." Büyüyecek olmanın sevinciyle anneme bakmıştım ama o yaşıma rağmen yüzündeki huzursuzluğa şahit olmuştum.
"Kızım şimdi seninle bir oyun oynayacağız ve bu oyun aramızda kalacak," demişti acıyla.
"Yeni bir oyun mu? Daha önce oynadığımız oyunlar gibi bu da çok mu gizli?" Heyecanla yeni oyunu beklerken annem kafasını sallayarak, burukça gülümsemişti.
"Bebeğim benim," Burnunu saçlarıma bastırıp, derin bir nefes aldığında saçıma küçük küçük öpücükler bırakıp, "Güzel kızım benim," diye eklemişti, titreyen sesiyle.
"Zümra'm benim." Burnunu çekip yüzümü avucunun arasına aldığında neden böyle davrandığını anlamamıştım.
"Anne neden ağlıyorsun? Oyunumuz çok mu kötü? Oynamak istemiyor musun?" Küçük parmaklarımla annemin yanaklarını ıslatan gözyaşlarını silip, "İstemiyorsan oynamayalım... Hem ben de oynamak istemiyorum," Demiştim.
Küçük kalbimle annemi gülümsetmenin derdindeyken, sabırsızca yeni oyunu beklemiştim. Annem gülümsediğinde onu gülümsettiğim için ben de gülümsemiştim.
Annemin tek bir gülüşü beni evrendeki en mutlu kişi yapıyordu. Kız çocukları babalarını severler diyorlar. Ama ben annemi daha çok seviyordum. İlk kahramanım, idolüm, rol modelim ve nefesimdi benim annem. Ama beni nefessiz bırakacağını hiç düşünememiştim.
"Yok ben ağlamıyorum, sadece oyuna hazırlanıyordum... Oyuna başlamadan önce biraz konuşalım mı bebeğim?" Kafamla onayladığımda annem beni kollarının arasına alıp, minicik bedenime sıkı sıkı sarılmıştı.
"İsminin neden Zümra olduğunu sormuştun ya? Anlatmamı ister misin?" Heyecanla kafamı kaldırıp anneme bakmıştım."Olur." Demiştim sabırsızca.
O zamanlar, ismim sınıf arkadaşlarıma göre çok kötüydü ve bu yüzden ben de ismimi sevmiyordum ama annem anlamının çok güzel olduğunu ve bana bir gün anlatacağını söylemişti.
"Zümra; güzel, zeki ve güçlü demek kızım." Kafamı yasladığım sıcak göğsünden kaldırıp annemin yüzüne bakmıştım. "Ben güçlü, zeki ve güzel olayım diye mi bana bu ismi verdin?" Merakla anneme bakarken kafasıyla onaylayıp gülümsemişti.
"Evet kızım ama başka bir şey daha var." Yüzüme düşen kahverengi saçımı arkaya itekleyip kafasını gökyüzüne kaldırıp denizin kokusunu içine çekmişti.
Oysa annemin en sevdiği koku, ormanın kokusu olmuştu. Ama neden o gün burada vedalaştığımıza hiçbir anlam veremiyordum.
"Zamanın birinde çok mu çok güzel bir kız varmış. Kızın adı da Zümra'ymış. Zümra o kadar güzelmiş ki onu gören bir daha unutamıyormuş. Bir gün onun güzelliğinden haberdar olan kötü kalpli prens onu kaçırmış ve zindanına hapsetmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRA
General Fictionİntikam ateşiyle yanan bir adam... Umuduna sarılan güçlü bir kadın... Zümra Korhan, babasının yaptıklarının bedelini ödeyecek olan masum bir kadın. Demir Arslan, ailesinin intikamını alacak olan gözü kara bir adam. "Benden ne istiyorsun?" "Ölmeni...