Keyifli okumalar
Odama girdiğimde Mert yanımdan ayrılmış kendi odasına gitmişti. Ben de günlerdir banyo yapmadığım için banyoya girip sıcak ve uzun uzun duş aldım. Küvetten çıkarken dolaptan aldığım havluyu bedenime sardım. Islanan sargı bezini değiştirmek için ilk yardım çantasını da alıp banyodan çıktım.
Küçük ve temkinli adımlarla karşımdaki dolabın yanına gittim. Dolap kapısını açtığımda karşımda gördüğüm kadın elbiselerini görmemle, şaşkınlıkla içi yünlü saten pijama takımı ile yanında duran beyaz iç çamaşırlarını alıp yatağa doğru aynı yavaşlık ve temkinlikle yürüdüm. Burası Demir'in odasıydı ama dolapta muhtemelen, benim için alınmış elbiseler vardı. Zehra'nın aldığını tahmin ettiğim pijamaları giydikten sonra yatağa oturup bileğime sprey sıktım ve yorganın altına girip kaçış yolunu düşünmeye başladım.
Benim adım Zümra ve ben buradan mutlaka kaçacaktım.
🖤
İki gece uyumak yerine kafamı patlatacak kadar düşünmüştüm ama maalesef buradan kaçış yolunu bulamamıştım. Sabah Zehra'nın beni uyandırmasıyla uyanmış, odamda kahvaltı yapmıştım. Demir Bey, öyle istemiş! Aptal Demir zaten onunla yemek yemeye meraklı değilim!
Bileğimin ağrısı geçmiş ve neredeyse ağrısı yok denecek kadar iyileşmişti. Dün akşam Mert'in dediğine göre, bugün bu evden ayrılacakmışız. Nereye gideceğimizi bilmeden, şimdi ise kollarımı göğsümde birleştirmiş, camdan güneşli havaya bakıyor ve hâlâ bir umutla, nasıl kaçabileceğimi düşünüyordum. Buraya geldiğimden beri hava oldukça kasvetli ve soğuktu ama bugün diğer günlere nazaran oldukça güneşli ve parlaktı. Rüzgar sert esiyordu ama en azından yağmur yağmıyordu. Bugün nereye gideceksek oradan bir şekilde kaçabilirdim. Bugün bir şekilde bahane uydurup kaçabilirdim.
Heyecanla gülümserken içimdeki bütün nefesi mutlulukla dışarı verip camdan dışarıyı izlemeye devam ettim. Bugün kaçacaktım ve amcama gidecektim. Bunu bu sefer yapacaktım.
Kapının açılmasıyla, Demir'in, "Hazırlan, gidiyoruz," dediğini işittim. Yüzümdeki gülümsemeyi silip omzumun üstünden arkamdaki Demir'e baktım. Kara gözlerindeki, yine biraz bile olsun yumuşamayan sinirini takmayıp bedenimi ona döndürdüm.
"Seninle hiçbir yere gelmiyorum," dedim kararla ellerim hâlâ göğsümde birleşikken. "Sana güvenmiyorum," diye ekledim.
Dudağının kenarı alayla yukarı kıvrıldığında, sinirlendiğinde bu hareketi yaptığını anlamam hiç de zor olmamıştı. Ne zaman sinirlense sinirle sırıtıp, burnundan sinirle soluyordu. Tabi ki bir de çenesi kasılıyordu. Bana doğru adımlarken, giydiği siyah takımın, üstünde adaletsiz bir şekilde kusursuz durduğuna baktım. Kötü bir canavar için fazla şeydi, fazla çekici değil de, bir canavara göre fazlaydı işte.
O bir canavardı ve bu kadar iyi görünmesi gerçekten de adaletsizlikti.
"Bana güvenme zaten, küçük aslan." Dedi alayla. Aramızdaki mesafe azaldıkça sırtım sızladı. O gün sırtımı duvara çarptığında nefesim kesilecek gibi olmuştu ve sanırım o günden sonra bu katilden biraz korkuyordum. Ah pardon biraz değil, baya baya korkuyordum. Aramızdaki mesafeyi hızla kapatmaya çalıştıkça, adımlarımı geriye doğru atıyordum. "Benimle geleceğini bile bile, bana baş kaldırman sence de aptallık değil mi?"
"Seninle gelmeyeceğim." Dedim, inatla.
"Benimle gelmezsen sonuçlarını sana görsel olarak göstermiştim oysa ki." Bir adım daha attığımda sırtım yere kadar uzanan cama değdiğinde kaçmak için sağa doğru adımladım ama hızla sırtım cama değerken, Demir'in iri elleri kolumu sertçe sıkmaya başladı. "Bırak beni." Dedim kolumu ellerinden kurtarmaya çalışırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRA
Fiction généraleİntikam ateşiyle yanan bir adam... Umuduna sarılan güçlü bir kadın... Zümra Korhan, babasının yaptıklarının bedelini ödeyecek olan masum bir kadın. Demir Arslan, ailesinin intikamını alacak olan gözü kara bir adam. "Benden ne istiyorsun?" "Ölmeni...