4.bölüm: o mu

112 22 15
                                    

Rüyamda o adamı gördüm Meriç beyi karanlık bir odadaydı. Bende içeri girip ışığı açtım birden arkamdan bir kız geldi ve "baba" diye bağırarak ona sarıldı.

O da hemen kollarını açıp onu sardı. Ben şaşkın gözlerle onlara bakarken küçük kız bana bakıp "Anne sende gelsene." Diye seslendi birden.

Ben etrafıma şaşkınca bakakalmıştım. Kızın kimden bahsettiğini anlamam bayağı zamanımı aldı. Tekrar seslendiğinde anca anlamıştım. Fakat iyi de benim kızım yok ki.

Hemen yanıma koşup elimden tutarak Meriç beyin yanına çekiştirdi. Bense şaşkın gözlerle Meriç beye bakıyordum.
" Gelmene sevindim hayatım."

Deyip belimden tutarak kollarıyla sardı. Sonra anlımdan öptü. Ben bu şaşkınlıkla onu izlerken o da bu halime sırıttı.

Gözlerime ışık geldiğinde irkildim, hızla etrafımı kolacan ettikten sonra rahat bir nefes alabilmiştim. Hepsi meğer bir rüyaydı. Ama çok gerçekçiydi. Bir o kadar da saçma.

Bir süre sonra kendime gelirken anca ayağa kalkabildim. Balkon tarafında gökyüzünü izlemeye başladım. Sabahın serin havası yüzüme vurdukça rahatlıyordum ama gördüğüm rüya bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Meriç bey ile ben ne alaka! Üstelik ondan bu kadar çok korkuyorken.

Bu düşünceyle, bıkkınca bir süre balkonda kaldıktan sonra herkesin yavaş yavaş uyanmaya başladığını fark ettim. Ben ise çok önceden hazır haldeydim. Bu yüzden erkekler giyinmeye başlar başlamaz ben de hemen aşaği inip onları bekledim. O sırada ikinci patron dedikleri kişi yanımdan geçerken beni fark etmişti. Bu yüzden duraksayarak bir süre sonra bana doğru yürümeye başladı. Yutkunarak ona bakarken o ise karşımda durarak elleri arkada bağlı bir şekilde şüpheyle göz süzdü.

" Sen niye bu kadar erken iniyorsun aşağıya?

" Erken kalkmayı severim efendim. O yüzden."

Bir süre güz süzmeye devam ettikten sonra oradan uzaklaştı. Sanırım İstemeden de olsa dikkat çekiyordum. Korkarım beni yakalananları çok uzun sürmeyecek gibi görünüyor.

Herkes aşağı indiğinde, Meriç bey dedikleri adam da aşağıdaydı. Bizi bekliyor gibiydi. Biz sıraya dizilmiş beklerken bir adamı çağırdı. Adam korka korka adımlayarak yanına geldiğinde, Meriç bey belinden silahı çıkatır çıkartmaz kafasına sıktı. Herkes dehşetle olanlara tanıklık ediyordu tabii bende öyle...

" Bu yerde benim kurallarım geçerlidir. Canımı sıkan bedelini öder." Herkes korkmuştu. Adam etrafa öfke saçıyordu adeta. Kimse bir şey diyemiyordu. Çaresizlik nasıl bir şeydi ki herkesin elini kolunu bağırıyordu böyle.

"Onu adamı neden öldürdün? Bir insanı haksız yere öldüremezsin! Buna hakkın yok!" Herkes dehşete kapılmış beni izlerken, Meriç denen adam da gözlerini bana dikmiş öfkeyle bakıyordu.

" Sanırım canından olmak isteyen biri daha var." Birden bana yaklaşıp silahı kafama doğrultarak konuşmaya devam etti.

"Bu grupta ağzını açan bir tek sensin, eceline mi susadın sen!"

"Hak aramak ne zaman yanlış oldu! Biz buraya yaşamaya geldik. Ölmeye değil!" Birden kahkahalarla silahı indirerek gülmeye başlamıştı.

Komik bir şey mi söyledim?

"Hak öyle mi?" Yüzü ciddiye döndü bir an.

" Bana bak çocuk, ben sadece buranın huzuru ve refağı için çabalıyorum ama sorun çıkartanı da ayırmak en iyi yaptığım şeydir. Başka birini öldürürken gördüm. Bu yüzden onun cezasını kestim. Dikkat et de senin de cezanı kesmeyeyim."

Kutsal Beşli: Yeşil kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin