Merhaba 💛
Güzel eşliğiniz, kıymetli görüşleriniz için çok teşekkür ederim. Kurgu oluşturmanın ve o kurguyu kelimelere dökmenin vermiş olduğu zihinsel yorgunluk sayenizde buharlaşıyor. Hep olun siz! 😍🥰
Keyifli okumalar.
☀️
İnci, gaddarlığının son noktasında olduğunu düşündüğü dedesinin yanından ayrılır ayrılmaz kendisini doğruca odasına kapatmış ve kilitlediği kapısından içeri kimseyi almamıştı. Geçmişte maruz kaldığı evden çıkma yasağı, yemek yasağı, harçlık yasağı, bilgisayar yasağı hatta sağ bileğinin iç kısmına kardeşi için yaptırdığı dövmeden sonra uyurken dedesi tarafından saçlarının kesilmesi bugüne dek dedesinden aldığı cezaların başlıcalarıydı. Ve hepsi, İnci öyle düşünmese de duygusal ihmalin kaçınılmaz izini işlemişti ruhuna. Fakat hiç şüphesiz adam, bu kez seçtiği ceza ile kamçısını İnci'nin boğazına yaslamış acımasız bir cellattan farksızdı.
Odasına girdiğinden beri derneklerde, eylemlerde tanıştığı bütün avukat arkadaşlarını aramış akıl danışmıştı. Hepsi detaylı araştırma yapıp geri döneceklerini söylemişlerdi ve İnci onların dönüşlerini beklerken tam anlamıyla dokuz doğurmuştu.
Ne İstanbul'a dönmemesi mümkündü ne de tanımadığı bir yabancı ile hayatını birleştirmesi...
''Hadi İnci, her zaman bir yolunu buldun sen!'' diye kendi kendini telkin ederken, düşünmekten sızlayan şakaklarını ovuşturdu. Odaya kapandığından bu yana kaç yüz kez volta attığını kestiremiyordu artık. "Yine bulacaksın, hep buldun..."
Dedesi Efe'yi kullanarak Atilla'dan daha büyük şerefsizlik yapmıştı ona ve kız bunu bir türlü hazmedemiyordu. Dedesinden aldığı hiçbir cezayı hak etmediği gibi bu kez uğradığı haksızlık aklını kaçırtacak cinsten ağırdı. Üstelik babası yerine koyduğu eniştesi de dedesiyle bir olmuştu.
''Nefret ediyorum hepsinden!'' dedi ve o anda çalmaya başlayan telefonuna koşarak içine çektiği derin nefesle sakinleştirdi kendisini.
Avukat arkadaşlarından İsmail arıyordu.
''İsmail?'' dedi telefonu açar açmaz umutla. ''Lütfen hemen bir şeyler yapabileceğimizi söyle.''
Telefonun diğer ucundaki adamın yorgun iç çekişinden umutlu şeyler söylemeyeceğini anlayan İnci, dermanı kalmamış dizlerinin üzerine çökerek ağlamamak adına yanaklarını dişledi. Sessizce İsmail'i dinlemeye koyuldu.
''Kardeşinin kimlik bilgilerine göre dedenin vasilik süresi 4 yıl daha uzatılmış. Mevcut yönetmelikte vasi değişimi için dava açabilirsin, ancak hemen karar alınabilmesi için dedenin Efe'ye karşı vasilik görevlerini yerine getirmediğini kanıtlaman gerekiyor.''
Dedesinden şu anda nefret etse de onun Efe için çabaladığını ve yıllarca iyileşebilmesi için elinden geleni -sevgi gösterimi dışında- ardına koymadığını biliyordu İnci.
''İkiziyim ve artık ben üstlenmek istiyorum, en doğal hakkım değil mi?''
''Öyle tabii İnci, ama deden vasiliği gönüllü olarak sana verirse veya görevini yapmadığını kanıtlarsan tek bir günde dahi hallolur. Ama diğer türlü olursa dava işi bahsettiğine göre uzayabilir.'' dedi dostu olarak İnci'ye yalan söylemenin ya da umut vermenin beyhude olduğunu düşünen İsmail.
Dudaklarını kemirerek gözlerini kapatıp yutkundu. Göğsüne oturan ağır çaresizliğin altında ezildiğini hissediyordu.
''Peki, dava açılması ve sonuçlanması ne kadar sürer?'' diye sordu zayıflayan sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşi Yakala
Ficción General"Bu senin düğün istemeyen halin miydi?" diye sordu Yavuz duruşunu bozmadan. Nefesini düzene sokmaya çalışan İnci "Sana nikahı bastım diye dans ettim bu kadar, evet." dedi dalga geçerek. Bir şey söylemedi Yavuz. Önündeki su dolu şişeye uzanıp bardağı...