Doğan CAN
Otele geldim. Burası çok gösterişliydi. Kim bilir ne kadara ayarlamışlardı. ‘Konaklama için başka otelde mi kalsaydım’ diye düşündüm ama Atalay Bey ödemeyi yapmıştı. Hem arasam kızardı böyle şeylere. Odamı gösterdiler. Normal otel odalarının iki katı büyüklüğündeydi ve içi harika görünüyordu. Gösterişli yuvarlak bir yatak vardı. Yatak örtüsü bile özel tasarım gibiydi. Hiç böylesini görmemiştim. Buranın günlük ücreti ne kadardır diye düşünmekten kendimi alamadım. Bugün ilk eğitim olacaktı. Annem babam yaşasaydı ne derdi acaba? İzmir için ne düşünürlerdi. Yaşasalardı zaten burada olamayabilirdim. Hayat ne garip üç büyük şehirde üç ayrı hayat daha neler olacak neler yaşayacağız bilinmez. Her şeye rağmen hayat devam ediyor. Onlar olmadan da güçlü durmalıydım çünkü hep öyle olmamı isterlerdi. Aklımdan çıkaramıyorum sizi. Kaçmak gitmek çare değil, hep benimlesiniz hep kalbimde.
Aklımdan çıkmayanlar bir yana artık hazırlanmalıydım. Eşyalarımın birazını çıkardım yerleşmeye vaktim yoktu. Normal şartlarda olsa heyecanlanabilirdim ama şuan şuursuz gibi programlanmış bir robot misali sadece yapmam gerekeni yapıyordum. Etrafı tanıma amaçlı aşağı indim. Büyük salonu gösterdiler. Umarım güzel başlangıç olur diye içeri girdim. Herkes toplanmaya başlayınca dalgınlığımdan sıyrıldım, gelene gidene bakmaya başladım.
İki eğitmen kendilerini tanıttı. Yurtdışında falan eğitim almışlar. Donanımlı oldukları belliydi. Bizden biraz kendimizi tanıtmamızı istediler. Aralarında Boğaziçi mezunu sadece ben vardım. Bayan eğitmenin hoşuna gitti bu durum. Her ne kadar nedenini anlamadıysam da. Sanırım büyük şirket personelleri çoğunluktaydı. Yönetim ve yönetici kavramlarıyla anlatmaya en alt düzeyden başladılar. Eğitimin ilk günü güzel geçti. Kafam dağıldı. Buna mutlu oldum. Hep aynı şeyleri düşünüp pişmanlıklarımla yüzleşmekten daha farklı bir şeylere yönelmek iyiydi. Salondan memnun çıktım. Sahile inmek istedim. Denizi dinlemek, seyretmek isteği oluştu içimde. Artık kendimi dinlemek istemiyordum, affedemeyecektim bunu kabullenmeliydim. Ne yapsam olmuyordu. Aklım hep onlarda kalıyordu. Kayıplarım büyüktü bundan sonrasını düşünmek bana sadece acı veriyordu, çok zordu. Demek ki Uzağımda olsalar da varlıklarını hissederek yaşamak yetiyormuş. Bilmeliyim ki onlar hep benimle ve hayat böylece devam edecek. Bundan sonrasını düşünmek zorundayım, akışına bırakmalıyım. Yine de gözlerimden akan yaşlara hâkim olamıyordum
O kadar dalmışım ki yanıma gelen kişiyi bile fark etmemiştim.
-“ Merhaba” dedi birisi arkamı dönüp, bende “merhaba” dedim.
-“ Oradan kalksanız iyi olacak” dedi. Etrafıma bakındım deniz kenarında yerde oturuyordum. Biraz ıslanmışım farkında bile değildim ama ne vardı ki bunda, tuhaf tuhaf bakındım. Neden dememe kalmadan kumun altımdan çekildiğini hissettim. Yer sarsıntısı sanki içine çekti beni, ürperdim. “Neler oluyor” dedim. Sıçrayıp kalkmıştım yerden ama diz kapağıma kadar da kuma gömülmüşüm. Adam şokta olduğumu fark etti ve kolumdan tuttu. Normalde yardımı kabul bile etmezdim ama çok korkmuştum. Beni çekip kurtarmasını bekledim. Hızla çekti beni. Anlamsızca göz göze geldik. Öyle güzel bakıyordu ki. Bakışları çok sıcak bir o kadar ürkütücüydü. İçim tuhaf oldu. Korkudan değil, bu yabancının bakışlarından. Tuhaf bir şekilde heyecanlandım. Sessizliği bozan o oldu. Bugün tutulma var deniz çekiliyor ve peşinden böyle sarsıntılar olabiliyor, dedi.
-“Kötü zamanda gelmişsiniz tatile” dedi. Nasıl ya, yabancı olduğum belli mi oluyordu.
-“Pek tatil sayılmaz eğitim için geldim, ayrıca yardımınız için teşekkür ederim” dedim. Hala göz gözeydik yabancıyla. Tuhaf bir ortam oluştu. İlk defa gözlerimi kaçırmadan bakıyordum karşımdaki yabancıya. Sonra birden gitmesi gerektiğini fark etmiş gibi döndü gidiyordu ama bu sefer ben durdurmak istedim onu.
-“ Bir dakika lütfen nasıl anladınız ki sarsıntıyı siz denizci misiniz? Dedim. Geriye dönüp, sorum ona komik gelmiş gibiydi, gülümsedi. “Sayılır” dedi ve tekrar dönüp uzaklaştı. İleri de eski koyu yeşil boyalı hatta boyası oldukça yıpranmış bir kayıkla uğraşmaya başladı. Geldiğimde de burada mıydı acaba? Hiç dikkatimi çekmemişti. Balıkçıydı herhalde. Üzerinde paçaları katlanmış Jean pantolonu vardı sadece. Esmerdi. Ayakları çıplaktı. Neden bu kadar dikkatimi çekmişti ki incelemekten kendimi alamıyordum. Otelin yoluna girmiştim ama dönüp dönüp bakıyordum. Neden tanışmamıştık ki. Yanımda çok durmak istememişti sanki. Yalnız çok derin bakmıştı. Göz göze geldiğimizde korkunç hissettim. Neydi şimdi bu? O kadar acımın arasında nereden çıkmıştı? Neden böyle tuhaf hissediyordum? İtiraf edeyim çok güzel gözleri vardı. Bakışları, ses tonu etkileyiciydi. Kimdi bu adam, burada mı yaşıyordu? Buralı olduğu belli. Bir şey var onda farklı bir şey adını koyamadığım. Derinlere dalmıştım. Ne oluyor Cemre kendine gel diye söylendim kendi kendime. İlk defa gördüğün biri sonuçta düşündün, bitti.
Yemek saati gelmişti. Çok da acıkmıştım otele geçtim ve yemeğimi yer yemez odama çekildim. Öyle yorgun hissediyordum ki; yol yorgunluğu son haftaların stresi derken bir de bu günkü gönül heyecanı. Artık uykuya teslim olma zamanıydı. Yalnız bir sıkıntı vardı. O kara gözler geliyordu yine gözümün önüne. Değişik bir havası vardı. Yanımdan bir anda gitti. Acaba beni önemsemedi mi? Yalnız çok güzel bakıyordu, içimde şimşekler çaktı. Daha ilk günümde yaşadığım bu şey ilginçti gerçekten. Keşke biraz daha konuşabilseydik. Mesela adı neydi? Bu adam kim diye düşünürken uykuya dalmış olmalıyım. Alarmın sesiyle gözlerimi zor açtım. Eğitime geç kalmak istemiyordum. Sonuçta buraya gelme amacım buydu ve dikkat etmeliydim. Katılım sağlama zorunluluğu vardı. Hazırlanıp, kahvaltıya indim. Gözlemlediğim kadarıyla bu otel tatil amacı ile gelenler için çok uygun değil gibiydi. Mesela iki tane büyük salonu vardı. Seminer, konferans ve bu tarz büyük eğitimler için çok uygundu.
Otel de oda sayısı çok değildi ama üç kat tamamen böyle salonlarla hizmet veriyordu. Odalar da tahminen katılımcıların konaklaması için yapılmıştı. Hatta zengin yöneticilerin diyebiliriz. Çalışanlar çok sıcakkanlı insanlardı. Her konuda yardımcı oluyorlardı. Öğrendiğim kadarıyla bu otelin sahibi aynı zamanda bir holding grubuna da sahipti. Burada kaldığını bile söyleyenler vardı.
Toplantı salonu önlerinde yuvarlak koltuklar vardı her türlü konfor hesaplanmıştı. Kahve aldım ve oturdum. İnsanları izlemeye daldım. Burası gerçekten doğru seçimdi. Isınmıştım kolay adapte olacağıma inanmaya başladım. Aklıma yine o geldi. İçimden eğitim bitince sahile gitmek isteği oluştu. Belki yine onu görürdüm.
Ama şimdi vakit gelmişti. Salona girdim. Değişik insanlar vardı. Bizim gibi yatılı olmayıp, buradan katılanlar çoğunluktaydı. Reklamcılık büyük bir çalışma grubunu temsil ediyordu tabi. Reklam yazarlığı ise biraz daha farklı insan yeteneği öncelikli olmalıydı. Biraz kendi yeteneğinin ekmeği gibi ama bunu geliştirmek ve gelişen teknolojiye de uymak gerek. Bazı programları bilmek, gündemi takip etmek ve bilgi birikim kazanmayı da gerektiriyor. Bu işi iyi yaptığımı düşünsem de şimdiden eğitimin çok faydası olacağını hissetmeye başlamıştım. Sonuçta yönetici adaylığı daha farklı bir tecrübe. İşi bilmek ve yapmaktan ziyade yöneticiliği becerebilmeliydim. Ajansın bu eğitime neden bu kadar önem verdiği ve neden bu kadar para döktüğünü anlamıştım. Sadece biz yönetici adayları değil, üst düzey yöneticiler de katılım sağlamıştı. İkinci günün eğitimi de geçmişti. Verimli geçiyordu elbette benim için çok faydalı olacağı kesindi. Fakat şuan aklımdakine engel olamıyordum, kendimi yine sahilin yolunda buldum. Otele çok uzak değildi zaten otelin etrafı benzersiz ağaçlarla dolu olduğu için doğrudan deniz görülmüyordu. Fakat odalar deniz manzaralıydı ayrıca ön tarafta bulunan havuz ve bar kısmı da çok rahat görünüyordu. Şimdi yeniden kokusunu içime çektim. Ayakkabılarımı çıkartıp elime aldım. Kum pek sıcak sayılmazdı ama iyi hissettirdi. Umarım dünkü gibi doğal bir olaya tanık olmam diye geçirdim aklımdan. Yavaş yavaş yürüyordum o gencin kayığına doğru ama etrafta kimse görünmüyordu. Ne işim vardı ki burada. Neyin peşine düşmüştüm. Şuan yaptıklarım bana çok saçma gelmişti. Utandım kendimden. Tekrar tekrar denizin kokusunu içime çektim. Biraz esiyordu ama hava çok güzeldi. Anlaşılan mayıs ayında burada pek denize girilmiyordu. Tekrar bakındım etrafa. Aradığımı bulamadığım için halince bozuldum ve otele döndüm. Belki de muhteşem otelin tadını çıkarmalıydım. Annem ile babam Müdür olacağımı öğrenseler acaba ne yaparlardı? Yurtdışına eğitime gönderdiklerinde benim geleceğim ile ilgili çok umutlulardı. Benim çok başarılı bir iş kadını olacağımı söylerdi babam hep, annem ise daha çok güzelliğimi över dururdu.
Kahve aldım kendime. Servis hizmeti veren barlar her katta vardı. Otelin dış mekânı da çok güzeldi. Tek bina gibi değildi yan taraflar daire biçiminde yükseliyordu yukarı doğru, o kısımlar acaba ne olarak kullanılıyordu? Kendi katıma çıkıp, asansörden indiğimde merakıma engel olamadım. Daire biçiminde ki bölme yere baktım. Sağ tarafa düşen yere girdim. Oda dolapla kaplıydı. Belki de katların ihtiyaçlarını gidermek için malzemeleri buralara koyuyorlardı. O an en mantıklı bu gibi geldi. Sol taraftaki yere de gittim. Bomboştu ve inanılmaz bir manzara karşımdaydı. İzmir ayaklarımın altında gibiydi. Çok güzeldi. Bu manzara çok huzurlu hissettirdi. Burayı bir de akşam görmeliydim. Oturdum biraz ne gelen vardı, ne uğrayan. Arada asansörü kullananların sesleri geliyordu ama sürgülü kapıyı kapatınca her yerden bağımsız bir yer gibiydi. Boydan boya camdı. Dışarıdan içerisinin böyle olacağı hiç aklıma gelmezdi. Burada olduğumu kimse anlayamazdı. Yer zaten yarım daire şeklindeydi. Cama yaslanıp, oturdum. Herkesten uzak şehri izlemek çok hoştu. Beğenmiştim burayı hatta kahvemi bile burada içtim. Yine aklıma o geldi. Üç beş saniyelik bakış bu kadar mı etkilerdi bir insanı. Acaba nereye gitmişti? Kayık bakımı falan mı yapıyordu? Hem vücudu çok güzeldi. Mankenlik yapsaymış keşke mesleği bu muydu? Neden tanışmak aklıma gelmemişti hem çok da yakınımda durmamıştı ki nasıl tanışacaktım. Kafamda hep onla ilgili bir şeyler dönüp duruyordu neyse dedim. Daha uzun süre buradaydım. Belki yine karşılaşırdık.UMARIM BÖLÜMÜ BEĞENMİŞSİNİZDİR. GELECEK BÖLÜM GÖRÜŞMEK ÜZERE...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİSAL
RomanceCemre kariyerine odaklanmış, ailesinden uzakta sakin bir hayat sürmektedir. Fakat aldığı kötü bir haber dünyasını başına yıkar. Sadece acıları hatırlatan bu yer ona artık acı vermektedir. Cemre şehri terkeder. Yalnız,hayat kaldığı yerden devam etmem...