5.BÖLÜM

24 4 6
                                    

Eğitimin dördüncü günüydü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Eğitimin dördüncü günüydü. Bugünde katılmıştım ama kafam hep onunla meşguldü. Beni odasına çağırmıştı. Eğitimin bitmesine yarım saat kalmıştı ve ben o an kararımı verdim. Ya yaşayarak pişman olacaktım ya da yaşamadığım için. En azından onunla konuşacaktım. Bunu yaşamadan anlayamazdım. Kendimi durduramıyordum, bu his bile şimdiden deli gibi heyecanlandırmıştı beni. Salonu terk ettim. Dün elime sıkıştırdığı kartta cep numarası vardı. O zaman ret cevabı verdiğim için bunu çok önemsememiştim. Şimdi çantamı karıştırıyordum, bulmak için. Sonunda buldum ve mesaj gönderdim.
-“Kabul görüşelim, geliyorum” diye. Ben asansör beklerken cevap geldi.
-“Bekliyorum. Senin üst katın sağdaki en son oda.” heyecanlı mıydı acaba. Hemen o kata çıktım. Bir an içimden vazgeçmek geldi. Bu gelgitlerim bitiriyordu beni. O sırada tarif ettiği kapının önüne gelmiştim bile. Kapıyı tıklattım ama açılmadı. Yanlış oda mıydı yoksa? Aslında tam fırsatıydı, vazgeçmenin. Döndüm gidiyordum ki,
–“ Merhaba Cemre” dedi. Doğan ne ara açmıştı kapıyı. Artık dönüşü yoktu. Ona doğru döndüm. Her ne kadar dizlerimin bağı çözülmüş gibi hissetsem de sağlam durmaya çalışıyordum. İşte yine o gözler… Baştan aşağı beni süzüyordu. Bense titriyordum.
-“İçeri gelsene” dedi. Girdim tabi. Ayakta nasıl duruyordum, hayret!
-“ Evet geldim işte. Konuşalım demiştin, dinliyorum” dedim bir solukta. Hiçbir şey söylemeden üzerime doğru geliyordu. Biraz daha yaklaşırsa ölürüm diye geçirdim aklımdan ve boynuma dokundu sonra öptü ıslak ıslak yine içim titremeye başlamıştı.
-“Dur, hani konuşacaktık böyle olmaz” dedim. “Konuşacağız ama şimdi bana bırak kendini seviyorum seni ve benim olmanı istiyorum” dedi. Esasen bende onu çok istiyordum ama böyle olmazdı. Bu iradesizliği bu hızı beni korkutuyordu. İşte tam da bu sebepten ona güvenemiyordum. Ne sanmıştı ki beni ben hayatımda kimseyle öpüşmemiştim bile. O hariç. Ona zaafım olduğunu anlamış bunu kullanmak mı istiyordu, oynuyor muydu benimle. Ben bu düşüncelerle kendimi yiyip bitirirken, Doğan’ın kolları belime dolanmıştı bile sımsıkı sardı beni. Bu sefer kaçmama fırsat vermeyecekti belli. Evet yine onun büyüsüne kapılmıştım dudaklarımız buluştu yeniden. Bu hissi anlatmanın bir tarifi yoktu. Öyle güzeldi ki. Ama bunun sonu neydi? Sanki kafamda şimşek çakmıştı. Hayır böyle olmamalıydı. İstediğim bu değil. Kendimi hızla çektim.
-“Önce konuşalım” dedim. Beni böyle etkileyip esiri yapmasına izin vermeyecektim. Biraz ruhuma hitap etmeliydi bedenime değil. İçimin hiç rahat etmediği nokta buydu.
-“İyi niyetli olduğunu düşünmüyorum peşindeki kadınlarla karıştırmış olmayasın beni” dedim. Evet içimden bunlar geçiyordu ve korkusuzca ifade edebilmiştim. Bundan sonra seninle görüşmek istemiyorum” dedim. Mümkünse göz göze bile gelmeyelim diye devam ettim. “Böyle mi istiyorsun gerçekten” dedi. O kadar rahattı ki bu çok sinir bozucuydu biraz güzel sözler söyleyip, sevgili olabileceğimize dair beni ikna etmek için bir şeyler yapabilirdi ama kendinden taviz verecek gibi değildi. “Evet öyle istiyorum” dedim ve çıktım odasından. Gerçekten öyle mi istiyordum, içimde bir huzursuzluk vardı.
Otele geldiğimden beri bir şeyler karalıyordum. Reklam yazarıyım ama duygusal şeyler yazmayı çok seviyorum. Tabi ki bir şair değildim. Amatörce şeylerdi bunlar. Her birinde Doğanı düşünerek, ona olan duygularımdan bir parça vardı. Yatağın yanında ki çekmecemdeydi. Bunları eğitim notlarımdan ayrı tutuyordum. Fakat bugün tuhaf bir şey fark ettim. Yatağın karşısındaki aynalı dolabın çekmecesinde duruyordu. Dosyanın içine düzgünce koyuyordum hep ama şimdi kırışıklıklar vardı. Sanki aceleyle koyulmuş gibiydi. Odayı temizlemeye gelenler yapmış olabilir miydi? Çok emindim yatağımın yanındaki çekmecede olduğundan. Bir tuhaflık vardı bu işte. Acaba otel görevlilerine mi sormalıydım? Belki de suçsuz bir çalışan uyarı alacaktı. Umarım bir daha böyle bir şey yaşamam. Bu özel hayata saygısızlık. Çıkardım dosyadan yazdıklarımı, ilk defa görüyormuş gibi yeniden okudum ve düşündüm kim ne yapsın ki benim şiirlerimi.

Korkum;
Ne unutulmak ne terkedilmek
Benim korkularımı anlayamazsın
Acım;
Ne senle ilgili ne hayatla
Acılarımı yok edemezsin
Kaygım;
Ne aşka ne yarınlarıma
Benim kaygılarımı bilemezsin
Aşkım;
Evet sana anlamasan da
Söyle sende yürekten sevebilecek misin?

Beni mi anlamaya çalışıyorsun
Bunu kolay mı sanıyorsun
Benim yalnızlığımı anlayamazsın
Sessizliğimi çözemezsin
Benim gözyaşlarım dinmez
Acılarım bitmez
Gülmez hiç yüzüm gülmez
Hayalin gözümden gitmez
Yine de bilmez bu gönül bilmez
Dermanım olsan
Her gün yaram biraz daha kanar
Ellerim seni daha çok arar
Bu yürek hep geleceğini sanır
Arar bilirim boşa arar

Bir bilsen sensiz ne zor hayat
Bilemezsin ki hiç sevmedin sen
Ne aşklar geldi geçti
Anlayamazsın ki ilgilenmedin sen
Her şeyini vermeyi
Ağlamayı, gülmeyi
Görmedin ki hiç
Yapamazsın sen
Sessizce dokunmayı
İstemedin ki hiç
Başaramazsın sen
Artık yalvarsan da İstemem ki ben

Nerelerdesin?
Bu sefer ellerimin hatırı için gel
Çok yoruldum sevgilim Dinmeyen acılarım için gel
Özledim ellerini
Sıcacık sözlerini
Özledim gözlerini Ne olursun gel
Sen yine nerelerdesin
Unuttun mu beni
Verdiğin sözleri
Gelecek günlerimi
Yaşayamam gel
Hasretini içimde
Yaşlarımı gözümde
Sevgini yüreğimde saklıyorum
Ne olursun gel

Yalnızlığım yine mi döndüğün bana
Her uzun gece de döndüğün gibi
Sabahları zor getirdiğin gibi
Yalnızlığım yine mi sen geldin odama
Hava mı kasvetle doldurduğun gibi
Yastığımı gözyaşlarıyla doldurduğun gibi
Yalnızlığım yine mi sen
Neden? O zalim de mi unuttu
Yüreğimi boş yere mi yaktı
Beni boşluğa attı
Yine sen, kaçsam da yakaladın
Boş sevdalara uçurup bıraktın
Yalnızlığım beni mahveden
Yine de en vefalı dostum sen
Bugünümde yine sen varsın sen
Yalnızlığım;
Benim vazgeçilmezimsin.

Her biri farklı bir duygu geçişiydi. Kafiyeli bir iç dökme, sitem gibi… Kim ne yapsın diye düşündüm. Sonuçta başka bir eksik falan yoktu eşyalarımda. O geldi aklıma. Böyle bir şey yapar mıydı? Buraların sahibi olması bunu gerektirmezdi. Yok olamaz, o kadar da değildi.
Beşinci günümdü burada her şey hızla gelişiyordu anlam veremiyordum. Bir anda içimdeki boşluğu Doğan doldurmuştu. Her şey de o vardı. Neyse en iyisi uyumaktı kendimi uykunun sıcak kucağına bırakmak.

UMARIM BEĞENİRSİNİZ. VOTE VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN.

VİSALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin