7.BÖLÜM

15 4 5
                                    

Eğitim de çok verimli geçiyordu yalnız ben akşamı bekliyordum sabırsızlıkla. Aslında Doğandan yardım isteyebilir, ondan da bir şeyler öğrenebilirdim. Hiç fena olmazdı. Hem ona yakın olur, hem de tecrübe edinirdim. Çalışanları onu görünce ne yapacaklarını şaşırıyorlardı. Saygı ve samimiyetle bütün işleri yürüyordu. Mesaj yazdım. “Senden iş konusunda da destek isteyebilir miyim?” gönderdim. Bir şey yazmadı. Sanırım işi vardı. Sadece burası değil, şirketler grubu olduğunu biliyordum. Öyleyse yoğun olmalıydı. O gün bir türlü Doğana ulaşamadım. Mesajıma da cevap gelmedi. Otelde yoktu telefonu da cevap vermiyordu. Ben sadece onu görmek istiyordum. Şimdiden çok özlemiştim. Hiç ses yoktu. Yanından ayrılmayan adamlarda görünmüyordu etrafta. Kimseye de soramadım. Yemeğe indim. Her gün olmasa da bazı günler burada eğlence oluyordu. Otelin ihtişamını değerlendirmek isteyenler; doğum günü ya da özel partilerini burada yapıyorlardı. Otel adeta bunun için yapılmış gibiydi. Yemeği yedim. Gözüm hep Doğanı aradı.
-“Merak ediyordum işte adam, bir cevap yaz ne olur” diyordum içimden ama yoktu. Odasının olduğu kata çıktım. Kapısını bile dinledim. Burada olsa koridorda mutlaka çocuklardan biri olurdu. İndim gizli bölmeme orada vakit geçirdim. Birkaç haftada neler yaşamıştım böyle. Bunları düşündüm. Her şey çok tuhaftı.  Ailemi kaybettim sonraki hafta hayatımın aşkı karşıma çıktı. Resmen kendi ayaklarımla ona geldim. Kaderimi kendim mi çizmiştim? Doğan benim için çok şey ifade ediyordu. Her şey ne kadar hızlı ilerlemişti hiçbir şey anlamamıştım. Hissettiklerim tarif edilemezdi. Otelin giriş kapısına bakıyordum. Hava kararmak üzereyken arabası geldi. Uzaktan gördüğümde bile kalbim sıkışıyormuş gibi hissediyordum. Yine tek değildi. Yanında iki çocuk vardı. Birinin adını duymuştum Doğandan. Cihat dediği çocuk hep etrafındaydı. Çok ifadesiz bir yüzü vardı ne sert ne yumuşak. Doğan yine ona bir şeyler söyledi ve Cihat otelin içine fırladı. Doğan telefon ile konuşmaya başladı. Otele girmedi ve tekrar arabaya binip, gitti. Telefonu yanındaydı. Mesajımı da görmüş olmalıydı. Acaba üst kata çıkıp, Cihattan laf alabilir miydim? Neredeydi, neden bana cevap vermedi? Bunları düşünürken, harekete geçmiştim bile. Asansörün çağırdım ama gelecek gibi görünmüyordu. Merdivenleri ikişer üçer geçerek, hemen yukarı çıktım. Kendi odasına gidiyorsa bile Doğan’a yakın bir yerde kalıyor olmalıydı. Yanından ayrılmadığına göre odaları da birbirine yakındır diye çıkarımda bulundum. Koridor da dolanmaya başladım. Kendime de kızıyordum. “Uğraştığım işlere bak” diye ve sabırsızlanıyordum. Diğer taraftan geleceği yoktu. Bende tekrar aşağı inmeye karar verdim. Asansörün olduğu köşeye dönerken Cihatla yüz yüze geldik. Yine ifadesiz bir suratla karşımdaydı. Bir şey demedi. Sanırım Doğanla durumumuzu biliyordu. “Bir isteğiniz mi vardı” dedi. Ben bir şey diyemedim oda “peki” dedi. Tam bir iki adım atmıştı ki gitmek için, birden geri döndü.
-“ İyi misiniz Cemre Hanım” dedi. Şimdi ben iyiyim desem dönüp gidecekti.
-“ Aslında biraz başım dönüyor” dedim. Bu performansla oyuncu olmalıydım. Çocuğu birkaç dakika oyalayıp laf almak için bir anda öyle söyledim. Yalan da sayılmazdı ki. Kahvaltıdan sonra bir şey yememiştim. Halsizdim. Arada başım dönüyordu. Kendimi kötü hissediyordum işte.
-“ Size yardım edeyim, odanıza götürmemi ister misiniz, dedi. Tabi orada olmamdan hoşlanmamış olabilirdi. Of ya da ben mi fenalık düşünüyordum. Beraber asansöre bindik.
-“ İşinden olma benim için kendim giderim” dedim.
-“ Hayır, olur mu odanıza gidin, dinlenin, size doktor çağıracağım “dedi.
-“ Yok “ dedim panikle. İş uzamadan derdimi söylemekte fayda vardı.
-“ Doğanı bekliyordum. Merak ettim. Hem konuşmam lazım onunla” dedim masumca. Belki de çocukça idi tavrım. Ama Doğanın adını duyunca gülümsedi Cihat. Hah şöyle yola gel der gibi bakışla. Allah’ım kendimi daha ne kadar rezil edecektim acaba.
-“ Durumun farkındayım. Sizi de anladım ama Doğan Bey bugün yoğundu.  Onun size ulaşmasını bekleyin isterseniz” dedi. Belki ailevi işleri vardı. Sahi ben onun ailesi ile ilgili bir şey sormamıştım. O da bir şey anlatmamıştı. Keşke sorsaydım ya da bana anlatsaydı. Bu sırada Cihat beni odama kadar getirdi. Odamı da bildiği belliydi. Yolu ben göstermemiştim. Cevap veremeyecek kadar mahcup içeri girdim. Kapıyı kapattı ama ben ışığı bile yakmadan gittim yatağa uzandım.
Karanlıkta mı kayboluyordum, yoksa onun karanlığında mı?
Bu iş fazlasıyla can sıkıcıydı ve ben merak etmekten kendimi alamıyordum. Ertesi gün eğitimden çıktım. Gözetleme mekânıma koştum. Burayı keşfettiğimde hiç böyle işler için kullanacağım aklıma gelmemişti. Bu mesafenin sebebini arıyordum. Bunun için de gözetleme görevime tam gaz devam ediyordum. Doğan'ı çok özlüyordum. Bana dokunuşlarını, öpüşlerini, tutkulu deli bakışlarını aklımdan çıkaramıyordum ama o yoktu. Ben ise onsuz bir dünya düşünemiyordum. Neyse kaderim deyip, peşinden sürüklenmeye de razıydım ama hep bir gizem vardı hep bir ulaşılmazlık. Artık buna bir çare bulmalıydım. Ancak temel ihtiyaçlarımı da karşılamalıydım, çok acıkmıştım. Yemeğe gitmek üzereyken, bir şimşek çaktı kafamda. Acaba odasında mıydı diye? Zaten odasındaysa Cihat ile diğer çocukta o katta olurdu. Anlardım. Oraya bakıp öyle yemeğe ineyim diye düşündüm. Ne kaybedecektim ki sonuçta. Hatta asansörü bile kullanmadım doğrudan yangın merdivenine çıkıp üst kata geçtim. Asansörün sesini duyup, dikkat çekmeden bir göz atıp inecektim ama durum hiç öyle olmadı. Daha koridora dönmeden sesler duydum biri sanki acı çekiyordu. "Geberteceğim seni" dedi bir ses. Bu Doğanın sesiydi. Ne oluyordu? Dayanamadım kulak kabarttım iyice. Duvara yapışık bir halde koridora gizlice göz attım. Üzerinde garson kıyafeti olan bir çocuk yerdeydi ve Doğan onu tekmeleyip, hırpalayıp duruyordu.
Döndüm daha fazla bakamadım.
-Kaldırın şunu" dedi. Sesini çok rahat duyuyordum ve tekrar baktım yavaşça. Cihatla diğeri kaldırdı ama çocuğun ayakta duracak hali kalmamıştı ki. Tek vuruşta çocuk yere kapaklandı. Her günüm film gibi geçiyordu. Hep bir entrika, hep bir olay. Geldiğim günden beri hayatım hiç normal değildi. Allah’ım Doğan'ı bana acı çektirip, beni bu dünyada cezalandırmak için mi karşıma çıkarmıştın. Daha iki gün önce her şey başkaydı. Dünyanın en mutlu insanıydım ama anlık bir zafermiş anladığım kadarıyla. Dönüp bakıyordum ama dayanamayacaktım buna. Daha devam ediyordu. Çocuk neredeyse bayılacaktı. Ağzından yüzünden kanlar aktığını görünce küçük bir tepki verdim.
"Ah" dedim ama hepsinin dikkatini çekmeye yetmişti. Doğan beni görünce elinin tersiyle alnını sildi döverek spor yapıyordu beyefendi terlemişti. Yalnız pişman olmuş bir duruşu yoktu. Haklıyım der gibi ters ters bakıyordu. Sonra yavaş yavaş bana yaklaştı. Ben ise öylece kalmıştım orada.
"Ne yapıyorsun burada" dedi.
"Seni görmek için" dedim kekeleyerek ama cümlemin devamını getiremedim. Doğanın yine kaşları çatık öldürücü bakışlarıyla bakıyordu.

Korkuyordum şuan hiç bilmediğim bir yüzünü gördüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Korkuyordum şuan hiç bilmediğim bir yüzünü gördüm.
"Şimdi git sonra anlatacağım sana" dedi. Saçmalık! Ne anlatacaktı ki. Beni ikna edeceğini mi sanıyordu. Sonra eli dikkatimi çekti kan bulaşmıştı çocuğu hırpalarken, tiksinerek baktım.
" İnan göründüğü gibi değil, hiç bir şey" dedi.

Tabi yerde yatan çocuk o arada "yardım edin" dedi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tabi yerde yatan çocuk o arada "yardım edin" dedi. Geldiğimi fark etmiş olacak, dayanamadım bir adım attım ve Doğan koluma yapıştı.
"Karışma Cemre. Şimdi git, sonra görüşeceğiz" dedi. Artık önemli miydi ki görüşmemiz. Kızmıştım.
"Kolumu bırak" dedim, onu iterek. 
-"Görüşmeyeceğiz çünkü ben artık seni görmek istemiyorum şehir eşkıyası" dedim. Sanırım biraz ağır olmuştu ama deliye dönmüştüm.

 Sanırım biraz ağır olmuştu ama deliye dönmüştüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hızla uzaklaştım oradan, yangın merdiveninden. Buradan gittiğimi gördü mü, arkamdan gelmek istedi mi bilmiyorum. Gittiğime memnun olmuştur. Sonuçta dövme işi yarım kalmıştı. Ben neler düşünüyordum, ne hayaller kuruyordum bu olanlar neydi. Kimdi o çocuk. Neden dövüyordu onu? Ne olursa olsun bu çok çirkin bir durumdu. Kimseyi ezip, dövme hakkı yoktu. Bu güzel otele ne umutlarla gelmiştim. Her gün bir kere daha yıkılıyordum. Onu gerçekten görmek istemiyordum. Karanlıktı işte. En başından beri korkularım vardı. Bu hislerimin sebebi varmış demek ki. Olmayacaktı bu iş, belliydi. Nasıl bir işin içine girmiştim? Nasıl sıyrılabilirdim? Çok üzgündüm, keşke görmeseydim onu. Keşke hiç başlamasaydı.

BÖLÜM NASILDI? Yorum ve vote atmayı unutmayın.

VİSALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin