"Hey hey, sarışın, bir dakika."
Yüzümdeki sırıtış yerini masum bir bakışa bırakmıştı.
"Hm? Ne oldu?"
Touya'nın bakışları ile kendimi gülmemek ve masum bakışımı korumak için çokça çaba sarf ediyordum.
"Enji'yi öldürmek yıllardır düşündüğüm bir şey, ancak-"
"Tamam işte. Birlikte yapalım."
Touya'nın önüne geçtim ve ellerimi ellerine kenetledim.
"Buraya gelmeden önce bir yemin ettim Touya. Senin hayallerini, kendi hayallerim yapacağım ki, seni daha iyi anlayabileyim."
Touya bir elimi bıraktı ve elini yanağıma çıkarttı. Refleks olarak yanağımı eline sürttüm.
"Beni anlamak için bunu yapmana gerek yok."
Başımı yana doğru çevirdim ve Touya'nın avucuna ufak bir öpücük kondurdum. Ardından gülümseyerek iki elimi de üzerimdeki sweatin ceplerine soktum.
"Aşk, kendinden fedakarlık yapmak değil midir?"
Yanan arabaya doğru döndüm ve arabaya yaklaştım. Fazla yanmamak için, birkaç adım uzağında durdum.
"Ben sana aşık olmak istiyorum Touya."
Başımı hafifçe yana çevirip, omuzumun üzerinden gülümseyerek mavi ışıltılı gözlerine baktım.
"Bu yüzden seninle kaçtım."
Touya bana doğru adımlarken, bakışlarımı onun üstünden ayırmamaya çalıştım. Yaklaştı, yaklaştı ve kollarını arkamdan bedenime sardı. İşime gelmedi diyemem açıkçası... Sırtımı ona yasladım.
"Sahiden, sarışın, gerçekten bu yüzden mi kaçtın, yoksa çoktan bana aşık olmuş muydun?"
"Ne kadar dürüst olmak zorundayım?"
Dudaklarım arasından nefes verdim ve gözlerimi kapattım. Başımı geriye atarak Touya'ya yasladığımda, Touya'nın dudaklarını saçlarımda hissettim.
"Ben ne kadar dürüst olduysam, o kadar dürüst olmak zorundasın."
Gözlerimi açarak, karşımda cayır cayır yanan arabaya baktım ve aklımdan geçen düşüncelerle dudaklarımı bir anlık birbirine bastırdım.
"Ondan önce, senden bir şey isteyebilir miyim?"
"Hayır. Önce cevap, sonra istek."
Dudaklarımı öne doğru büzdüm. Hem kendime, hem de Touya'ya söylediğim yalan, görünüşe göre burada açığa çıkacaktı.
"Aşkın tam olarak nasıl bir duygu olduğunu hala çok anlayabilmiş değilim. Ancak, karnımda kelebeklerin uçmasını sağlıyorsun. Yanaklarımı kızartıyorsun, senin için ölmeye bile hazır olmamı sağlıyorsun."
Touya'nın kolları arasında ona doğru döndüm. Kollarımı boynuna doladım ve başımı hafifçe yana doğru eğerek mavi gözlerine baktım.
"Eğer bu aşksa, sana aşığım Touya. Senin için tüm hayatımı bırakıp kaçacak kadar aşığım."
Touya'nın bir eli yeniden yanağımı bulmuştu.
"Ben de, Keigo."
Gözlerimi kapattım. Touya'nın eline yanağımı usulca sürttüm ve yeniden gözlerimi açtım.
"Ben de sana aşığım."
Karşılıklı itiraflarımız beni gülümsetmişti.
Tanrı'm... Çok öpülesi duruyor...
"Seninle olduğum için mutluyum Touya, ve bu anın sonsuza dek sürmesini istiyorum."
"O halde ben de sonsuza dek sürmesi için her şeyi yaparım."
Sözlerine gülümsediğim sırada, dudaklarım üstüne dudakları kapandı. Bir yandan dudaklarına karşılık veriyor, bir yandan da dudakları arasından gülümsüyordum.
Geri çekildiğinde gözlerime baktı. Eskisi gibi bakışlarını benden kaçırmıyordu artık.
"Şimdi isteyebilirsin."
Bu zor olacaktı. Sadece benim için değil, onun için de öyle olacaktı.
"Kanatlarımı yakmanı istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Can. | Dabi x Hawks
Fanfiction"Can We?" kitabının devamıdır. Yaşadığı felaketten Tanrı'ya ettiği küfürler ile bir şekilde geçmişe dönen Keigo, yaşadıkları her şeyi değiştirmeye ve sevdiği adamı kurtarmaya çalışır. "Birlikte yaşadığımız bu hayatın bitmemesini istiyorum. Sadece...