Gece boyu Touya ile uyanık kalmıştık. O saçlarımı siyaha boyadığı sırada ben, ben saçlarımı yıkadığım sırada o, rahat durmamıştık. Ancak deliler gibi eğlendiğimizi itiraz edemem.
Siyah saçlarım ve Touya'nın beyaz tişörtü ile aynadaki yansımama bakarak gülüyordum. Dün gece tüm kahramanlık sürecim boyunca biriktirdiğim para ile bizi aylarca intihar ormanında geçindirecek şeyler almıştık.
Touya aylardır orada terk edilen bir evi nasıl yeniden yaşanabilecek hale getirmeye çalıştığını anlatmış, ben ise onun siyah boyası akan beyaz saçları ile oynamıştım. İkimiz de yarın çıkacak savaşı dert etmiyorduk. Sonuçta burada olmayacaktık.
İntihar ormanına gidene kadar bizi idare edecek bir araba almıştık. İçi yiyecek içecek erzakları, kıyafetler ve bolca saç boyası ile doluydu. Touya beyaz saç rengini kullanmaya karar vermişti. Ben ise sarı saçlarım ortaya çıktıkça siyaha boyayacaktım.
Güneşin doğuşuna karşı, ikimiz de üzerimize birer sweat geçirerek, bizi yeni evimize götürecek arabaya binmiştik. Touya arabayı yol boyunca bir kez bile ara vermeden sürerken, ben sürücü koltuğunun yanındaki koltukta kanatlarıma sarılarak uyumakla meşguldüm. Görebileceğim en güzel rüya ve kabusu aynı anda yaşıyordum. Yanımda Touya olduğu sürece, ne yaşayacağımın pek bir önemi yoktu gerçi.
Arabanın durması ile uyandım. Touya'nın dudaklarını saçlarımda hissettiğimde ise gözlerimi araladım.
"Uyan uykucu, yeni evimize geldik."
Üzerimdeki Touya'nın hırkasına sıkı sıkı sarılarak, kanatlarımın bedenimden az da olsa ayrılmasını sağladım. Başımı kaldırınca gördüğüm tek katlı haki yeşili ve gri eve büyülenmişçesine bakmaya başladım.
Touya uyandığımı görünce arabadan inmiş ve bagajdaki eşyaları eve taşımaya başlamıştı. Arabadan indim ve yeni evimize doğru baktım.
"Touya, bekle."
Touya tam dış kapının kilidini açtığında, ona seslenmem ile bakışlarını bana doğru çevirmişti. Yanına koştum ve elimi eline sıkıca kenetledim.
"Eve ilk seninle girmek istiyorum."
Touya gülümsemiş ve başı ile onaylamıştı.
"Bir, iki, üç!"
Ben evin eşiğinden zıplayarak geçerken, Touya adımlayarak geçmişti. Kendi kendime çocukluğuma gülmeye başladım. Eşikten geçerken, tüm geçmişimi geride bıraktım.
Touya'nın boyuna yetişebilmek için parmak uçlarıma çıktım ve yanağına uzunca bir öpücük kondurdum.
"Teşekkür ederim."
Gülümseyerek teşekkür etmemin ardından arabadan eşya almak için evden çıkmıştım.
"Neden? Seni de aranan suçlu yaptığım için mi?"
Ben elimde bavullar ile evimize doğru adımlarken, Touya kalan eşyalardan almak için yanıma gelmişti.
"Hayır, benimle yeni bir hayata başladığın için."
Birbirimize gülümseyerek arabadaki tüm eşyaları birer birer eve taşımıştık. Eh, arada Touya ile birbirimize öpücükler kondurmadan duramıyorduk.
Birkaç saatin ardından eşyaları yerleştirmemiz bitmiş, arabadan dolayı yerimiz bulunmasın diye ormanın girişine yakın, boş bir araziye arabayı yakmaya gelmiştik.
Arabadan indiğim gibi bagajdaki benzin kutusunu çıkarttım ve kanatlarımı çırparak yerden biraz yükseldim. Kapağını açtığım benzini arabanın üzerine döktükten sonra, arabadan uzaklaştım. Touya'nın birkaç adım gerisinde durduğum zaman, Touya özgünlüğünü kullanarak arabayı ateşe vermişti.
Kollarımı arkasından Touya'nın bedenine sardım. Touya ise ellerini ceplerine soktu ve yanan arabayı izlemeye başladı.
"Buradan sonra ne yapıyoruz, eski sarışın?"
Kıkırdayarak kollarımı çözdüm ve Touya'nın koluna girerek, yanan arabayı izlemeye başladım.
"Çılgınca bir fikrim var."
Touya merakla bakışlarını bana çevirdi. İçimde biriken tüm hırsımı toplayarak yüzüme bir sırıtış yerleştirdim.
"Todoroki Enji'yi öldürelim."
Black hair Hawks supremacy.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Can. | Dabi x Hawks
Fanfiction"Can We?" kitabının devamıdır. Yaşadığı felaketten Tanrı'ya ettiği küfürler ile bir şekilde geçmişe dönen Keigo, yaşadıkları her şeyi değiştirmeye ve sevdiği adamı kurtarmaya çalışır. "Birlikte yaşadığımız bu hayatın bitmemesini istiyorum. Sadece...