10

264 28 21
                                    

Öyle böyle bir şekilde, Touya'nın halka açık alanda idam edileceği gün gelmişti. Komik olan yanı ise, ölümü elimde tuttuğum tabancadan sıkacağım kurşunla olacaktı. 

Kahramanlığa döndüğüme öyle bir inanmışlardı ki, Enji-san'ın yerine bir numaralı kahraman unvanını almıştım. 

Pek uzun sürmeyecekti.

Elimdeki silahı polislerin uzattığı kutuya yerleştirdim.

"İçinde tek kurşun var, ıskalamaman gerekiyor."

Gülerek bana tavsiye veren polise doğru döndüm.

"Merak etme, içimdeki hırs ellerimi sabit tutar."

Arkamdan gelen polisler eşliğinde, Touya'nın idamının gerçekleşeceği sahne benzeri alana çıkmıştık. Her bir adımımda, çıktığım her bir basamakta Touya'yı biraz daha fazla görmeye başlıyordum. 

Ona deli gibi sarılmak istiyorum. Nefesim kesilene kadar öpmek istiyorum. 

Sadece biraz daha sabretmeliyim.

Touya'nın tam da önünde, ellerim ceplerimde bir şekilde durdum.

"Tek kurşun, bir numara."

"Cehennemin dibine git."

Yanımdaki polisin açtığı kutudaki silahı, bakışlarımı Touya'dan ayırmadan aldım. Silahın emniyetini kapattım ve tam Touya'nın alnının ortasına yasladım.

Herkesin gözü üzerimde. Benim gözüm ise ondan başkasını görmüyor.

Tek kurşun.

Tetiği çektim ve tek kurşunun havaya kaldırdığım silahtan büyük bir gürültü ile çıkmasını sağladım.

Touya'nın yüzündeki gülümseme ile eş zamanlı olarak yüzümde bir gülüş belirmişti.

"Selam sarışın."

Etrafımızdaki polisler silahlarını bize doğrulttu. Halkın önündeki askerler ise sivilleri koruma amaçlı siper aldılar. Ben ise cebimden Touya'ya takılı kelepçenin anahtarlarını çıkarttım.

"Selam sevgilim."

Yaklaştım ve Touya'nın kelepçesinin kilidini açtım.

Uyan.

Aklımda yankılanan sese kendimi veremiyorum. Fakat bir polisin uyarı amaçlı yan tarafımıza kurşun sıktığını duyuyorum ve sırtımdaki sızıyı çok rahat hissedebiliyorum.

Uyan.

Başımı omuzuma doğru çevirdim.

Kanatlarım, geri gelmişti. 

Fakat renkleri eskisi gibi kırmızı değildi. Beyazdı ve tüylerin yumuşaklığının yanı sıra, çelik gibi sertti.

Touya'ya iyice yaklaştım ve kollarımı ensesinde birleştirdim. Özlediğim kokusunu, boynundan derin derin içime çektim.

Touya bir elini belime sarıp, diğer elini saçlarıma yerleştirdi. 

Uyan, Keigo.

Saçlarımda nefesini hissettim. Kanatlarımı sıkı sıkı bedenlerimize sardım. 

Kanatlarım arasında hem etrafımızda sıkılan kurşunlardan korunuyor, hem de kendi ütopyamızda gibi birbirimize olan özlemimizi gideriyorduk.

"Seni çok bekledim sarışın."

Genişçe gülümseyerek başımı hafifçe geriye çektim. Özlediğim gökyüzü mavisi gözlerine bakışlarımı odakladım. Tüm gökyüzünü nasıl gözlerine sığdırdı bu adam?

"Daha erken gelemediğim için özür dilerim, imkanlarım kısıtlıydı."

Touya'nın gülüşü ile bakışlarım dudaklarına inmişti. Gülüşünü bile öyle çok özlemiştim ki...

Daha fazla bekleyemeyerek dudaklarımı gökyüzümün dudaklarına bastırdım. Dudakları her zamanki gibi kuruydu, ama öpüşü bu sefer sevgiden çok özlem doluydu. Aynı istediğim gibi, nefesim kesilene kadar öptüm dudaklarını. Geri çekildiğim gibi mavi gözlerine baktım.

"Cehennemin dibine gidelim sarışın."

Genişçe gülümsedim. Duran kurşun sesleri ardından sevgilime sıkı sıkı sarılarak kanatlarımı çırptım. Sözde idamı gerçekleşecek bölgeden birlikte uzaklaştık.

Kanatlarımın geri gelmesi, benim için büyük bir şok olmuştu. Aklımda yankı yapan sesler ise artık sinirimi bozuyordu.

Geri dön artık.

Yaşıyorum.

We Can. | Dabi x HawksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin