Yanan odunlardan dolayı çatırdayan şöminenin önünde, üzerimdeki battaniye ile halıya yüz üstü uzanmıştım. Başımı sol koluma yaslayarak, ağzımdaki kalemi çiğniyordum. Bir yandan da bakışlarım önümdeki kağıtta geziyordu. Touya'nın sesini duydum.
"Ne yapıyorsun sarışın?"
Elindeki iki kupa ile yanıma yaklaştı ve o da yanımda, halıya bağdaş kurarak oturdu.
"Enji'yi öldürme planı."
Elindeki beyaz kupayı bana uzattı.
"Benden de heveslisin sarışın."
Gülerek başımı kaldırdım. Ağzımda çiğnediğim kalemi yana bıraktım ve uzattığı kupayı alıp, burnuma yaklaştırarak çayı kokladım.
"Papatya..."
Touya ufak bir hmlama bıraktı ve sabah kanamaması için yaktığımız kanatlarımın yara izlerinin üzerini hafifçe okşadı.
"Ağrıyı azaltır diye duymuştum. Sevdiğin gibi, bol şekerli."
Gülümseyerek papatya çayından ufak bir yudum aldım. Dilimin yanması ile, dişlerim arasından bir nefes aldım.
"Sıcaaak. Ama çok düşüncelisin, gözlerim yaşardı."
Gözlerimden yaş siliyor gibi yaptığımda, Touya gülerek hafifçe omuzuma vurmuştu. Güldüm ve çayımı yudumlamaya devam ettim.
"Anlat bakalım, Enji'yi nasıl öldürmeyi planlıyorsun?"
Yana bıraktığım kalemi aldım ve önümde karaladığım kağıttan, Touya'ya planımı anlatmaya başladım.
"Shoto Fuyumi ve Natsuo evde olmamalı. Ama Enji'yi evde yakalayacağız. Bu yüzden yılbaşı gecesi olmalı."
Touya kalemle çizdiğim yerleri gözleri ile takip ederken, sırtımdaki yaraları okşamaya devam ediyordu.
"Peki, Enji yılbaşı partisine gitmeyecek mi?"
"Hayır, o asla kahramanların partilerine katılmaz ve sonuna kadar karşı çıkar. Yılbaşı akşamı suç oranının arttığını düşünür ve yaklaşık gece yarısına kadar dışarıda nöbet tutar."
Touya bana tuhaf bir bakış attı. Kendimi tutamayarak, papatya çayımı yudumlarken ufak bir gülüş bırakmıştım.
"Ne? Neden öyle bakıyorsun?"
"Enji'nin ne yaptığını nasıl bu kadar iyi biliyorsun?"
Omuz silkerek yarısını bitirdiğim papatya çayını yana bıraktım.
"İş ortağımdı sonuçta. O nereye, ben oraya."
Touya ufak bir tch sesi çıkartmış ve bakışlarını şömineye çevirmişti. Yanına yanaştım ve dizlerine bacağımı yasladım.
"Beni dinle ya! Babanı öldürmek için plan yapıyorum burada."
Touya gülmeye başlamış ve elindeki boş bardağı uzanarak yandaki masanın üzerine bırakmıştı. Ardından elini saçlarıma yerleştirdi ve okşamaya başladı.
"Böyle söylediğinde çok sadistçe geldi."
Başımı kaldırdım ve Touya'nın dizlerine vurduktan sonra, yeniden dizlerine başımı yerleştirdim.
"Adama bak ya. Sanki ben yıllardır cinayet planlıyorum."
Touya'ya kızgın bir bakış attım. Touya'nın ağzına görünmez bir fermuar çekmesi ile gülümsedim.
"Neyse, yılbaşı gecesi saat en geç 12'de evlerinde olmalıyız. Shoto'nun penceresi sürekli açık oluyor, oradan içeriye girebiliriz."
"Pekala, nasıl öldürmeyi düşünüyorsun?"
Touya'nın dizlerinden başımı kaldırdım ve yerimde doğruldum.
"Orası en güzel kısmı. Rei-san'ın Shoto'ya yaptığı gibi, Enji'nin üzerine yığınla kaynar su dökeceğiz."
Gördüğüm hem etkilenmiş, hem de şaşırmış bakış ile kıkırdadım. Dizlerimi yere süre süre yaklaştım ve Touya'nın bağdaşının ortasına oturdum.
"Ta ki bedeni cayır cayır yanarak derisi ortadan kalkana kadar kaynar su dökeceğiz. Ardından da her bir parmağını kopartacağız ki bana bir daha dokunmaya cessaret edemesin!"
Bunları söyledikten sonra elimdeki kurşun kalemi ortadan ikiye kırdım. Touya çenesini omuzuma yasladı.
"Yani, öldükten sonra zaten sana dokunamayacak."
"Orasını karıştırma. Sadece parmaklarını kesmek istiyorum."
Hmlaması ardından kollarını belimde hissetmiştim.
"Peki bunları yaparken onu nasıl zapt edeceğiz? Öylece durarak ona işkence etmemizi bekleyecek değil sonuçta."
Dudaklarım arasından ufak bir nefes verdim ve tek elimle Touya'nın saçları ile oynamaya başladım.
"İşte sıkıntı o. Ben de saatlerdir bunu düşünüyorum."
Touya elimdeki kalemi alarak yana bıraktı. Ardından bir elini belime sararken, diğer elini elime kenetledi.
"Şimdilik bunu bir kenara bırakalım. Yılbaşına henüz iki ay var, sen asıl kendini toparlamalısın."
"Canım acımıyor ama."
Touya bir eli ile hafifçe sırtıma bastırdığı gibi, dudaklarımdan acı dolu bir inleme dökülmüştü.
"Hani canın acımıyordu?"
"Dokunmazsan acımaz zaten!"
Yüzümü asarak, her zamanki gibi mızmızlanmaya başlamıştım ki, Touya bedenimi yatay şekilde kucakladı. Arkamızda kalan koltuğa uzanıp, göğsünde yer edinmemi sağladı ve üzerimize koltuğa bıraktığımız polar battaniyeyi örttü.
"Dinlenmenin en iyi yolu uyumaktır. Senin için en iyi yoluysa göğsümde uyuman."
Gülerek kollarımı Touya'ya sardım. Duygularımı talan etmede üstüne yoktu...
Sırtımı okşuyordu, canımı acıtmıyordu, saçlarımı öpüyordu.
Huzur bu mu? Tanrı'm, sahiden, huzur bu mu?
Touya beni uyutmaya çalışana dek ise saatin neredeyse gece iki olduğunu fark edememiştim. Tüm gün boyunca kanatlarımın acısı ve cinayet planı ile geçip bedenim yorgun düştüğünden, uykuya dalmam çok uzun sürmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Can. | Dabi x Hawks
Fanfiction"Can We?" kitabının devamıdır. Yaşadığı felaketten Tanrı'ya ettiği küfürler ile bir şekilde geçmişe dönen Keigo, yaşadıkları her şeyi değiştirmeye ve sevdiği adamı kurtarmaya çalışır. "Birlikte yaşadığımız bu hayatın bitmemesini istiyorum. Sadece...