Çağan Şengül & Vedat Özkaya
Kör kuyularBerk Baysal- Yaralarını Ben Sarayım
1.KUTUP
🕸️
Yanan evimden yükselen dumanların ,pus misali karanlığı örttüğü o gece de kaderimi yazan kalemi ,bir adamın eline vermek için nefes nefese koştuğumu bilemezdim.
Sadece on dört yaşındaydım.Büyümeye yakın ama hâlâ çocuk olmayı hakeden o yaşta düşlerimi mahveden canavarla kabus gibi tanıştım.
Düş kumpasıydı. Ben yakalandım .
Karşımdaki yarısı kırık , çerçevesiz bir halde tek çekmeceli küçük masanın üstünde duran ayna parçasına bakarak ellerimi saçlarımdan bir tarak misali geçirmeye başladım .
İri ,mavi gözlerimden o geceyi anımsatan yaşlar tek tük düşüyor , yumuşak çehremde bir dere yatağı gibi belirgin bir iz bırakıp oval çeneme asılıyorlardı.Buna rağmen elmacık kemiklerimi iyice belirginleştiren özgüvenli bir tebessüm dişlerimin üstünden sıyrılmış bana omuz veriyordu .
İnsanın kendi kurdu olması başkadır.
Kendimi başkalarına oydurmaktansa ellerimle delinmeyi seçeli çok oluyor .Her an burnumu dikip ,alımlı tebessümlerimi bir lütuf misali binde bir göstermek , suların hep soğuk olduğu bir evde ince parmaklarımı daima sıcak suyla ıslatmak ,buyur edenlerin evinde buyruk almadan yaşabilen tek esir olmak bu seçimin oyukları .
Eğer o gece yaşanmasaydı bu denli şımarık olmazdım belki de .Olur olmadık her şeye kızacak kadar öfkeli dolanıp durmazdım.Pimi çekilmiş duygularımın altında zelzele gibi kıpırdanıp 15 yaşımda gelen ilk adet kanamamdan sonra hayatımı değiştiren o adama gelin edilmeseydim, şimdi -yirmi dört yaşımda -küçümseyen sahte tebessümler değil gerçekçi mutluluklardan bir dal sıkıştırırdım etli dudaklarıma.
Ansızın küçük , ışıktan yoksun odamın içine dek bir gürültü uzandı .Bu şehrin düğünlerini anımsatan davul zurna sesleri koca bir curcuna yaratmıştı.Sanki tüm şehrin davetli olduğu bir düğündü.İpek karası saçlarımı ensemden ayırıp sol omzundan aşağı yavaşça döktüm.Üst üste atılmış dizlerimin tepesine birikmiş kaygan kumaşı parmak uçlarımla itip ayağa kalktım,küçük adımlarla tavana yakın yapılmış kare bir kutuyu andıran ,dışı hatta içi bile demirlerle örülü pencerenin önüne kadar yürüdüm.
Tetikçinin mahzeni, gün ışığını bile içeri almazken benim burdan o kalabalığı görebilmem imkansızdı.Fakat ben aşk denilen illetle birleşen hayatları izlemekten zaten hiç hoşlanmazdım.Tek derdim mutluluk çığlıklarını andıran ıslıkların eşliğinde söylenen o ismi duyabilmekti.
"Geldi!Geldi!" Diye bağırıyorlardı sokakları koşarak geçtiklerini patırtı çıkaran ayak seslerinden anladığım çocuklar ."O geldi !"
İçimde tarifsiz bir kıpırtı peyda oldu.
Dört dil biliyordum ,doğrusu Türkçe bunlardan en az konuştuğumdu.
Duygularımın mimiklerim gibi asimile olduğunu hatta yok olmaya başladığını sanırdım.Ama kimin geldiğini o an o kadar merak ettim ki kalbim dövünmeye başladı.Parmak uçlarıma kalktım.
Asla dokunmayacağım kadar siyah duran o zindanları andıran kafesli küçük camın içerdeki demirlerine sıkı sıkı tutundum .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIĞLIĞIN NİNNİSİ ( Ara Verildi )
Fiksi RemajaŞimdi bir çığlık olsanda sussam seni .Bir ağaçtan yabani içime saldığın kökleri, ellerimle kestiğimi görsende utansan. İlerde birgün , çok acımasız bir hastalık gibi derinlerimde nüksedeceğinden habersiz ,o gecenin şafağına kadar; zihnimle ,kalbimle...