Enişte : bak ilyasım eğer kendi dünyandan birini seversen ne o seni bırakır nede sen onu bırakmazsın ölene kadar.
İlyas : bak enişte sen lafı başka birine getiriyorsun getirme bilinç altıma işleme benim, olmaz diyorsam olmaz.
Enişte : vallaha ömürsün ilyasım.
İlyas : enişte hatırladınmı o anı... Enişte enişte ses versene.
İlyasın bir anda gözlerinin önünden bu sahne geçmişti. Artık yavaş yavaş onunda bilinci kapanmaya başlamıştı. İlyas gözleri kapanmadan son kez yanında kanlar içinde yatan enişteye bakmıştı, kısık sesle seslensede bir türlü cevap alamamıştı. Artık ilyasında gözleri kapanmıştı...
İlyas ömüre aldığı hediyeyi fidanlıkta unutmuştu. Behzat hediyeyi masanın üzerinde görünce hemen ilyasın peşinden yetiştirmek için çıkmıştı.. Behzat yolda kendini bekleyen acıdan habersiz yola devam ediyordu. 10 dakika kadar gittiğinde ilyasın arabasını görüp hemen durdu. Önce silahını alıp etrafa bakındı sonrada ilyasların yanına gitti. Gördüğü manzara karşısında ne yapacağını bilemedi hemen olay yerine ambulans çağırdı daha sonrada şahin ağaya haber verdi. Şuan ondan başka kimseyi arıyamazdı heleki bacısını hiç çünkü ömüre böyle birşeyi söyleyemezdi. Elinde bulunan ilyasın hediyesinide cebine atmıştı.
Ş. A: efendim behzatım.
Behzat: şahin ağa yetiş.
Ş. A: oğul sakin ol ne oldu.
Behzat : ilyas ve enişteyi taramışlar durumları kötü ben hastaneye gidiyorum. Sen herkeze haber ver.
Ş. A: tamam evlat ben hemen geliyorum.
Ömür her şeyden habersiz elinde salata tabağı ile salona giriyordu. Bir anda kalbine giren ağrı ile elindeki salata tabağı yere düşüp çoktan kırılmıştı. Ömürün yanına hemen hatice koşmuştu.
Hatice : ömür iyimisin.
Ömür : iyiyim abla sadece içime bir kötü his oturdu bir anda.
Hatice : gel otur şuraya. Mine su getir ömüre.
Ömür : içimde kötü bir his var ben bi ilyası arıcam.
Hatice : tamam otur önce sakinleş ararsın ondan sonra.
Ömür minenin getirdiği sudan bir yudum almıştı sadece. İçindeki his dahada kötüye gidiyordu. Hemen eline telefonu alarak ilyasın numarasını çevirmişti. Sürekli çalan telefona cevap veren yoktu. Behzat ömürün aradığını görmüştü ama çaresizce elinde bekletmişti. İlyasın telefonunu açmaması ömürde daha çok endişe yaratmıştı. Haticede hemen kocasını aramıştı ama ondanda cevap yoktu. Kadınlar çaresizce içlerinde büyük korkuyla öylece kalmışlardı. Mine, ömür ve haticeye göre daha onları sakin tutmaya çalışıyordu.. Şahin ağa yerinden çıkarak ilk önce alparslana gitmiştir ama nasıl diyeceğini bir türlü bilmiyordur. Yol boyunca gözünden akan yaşlar gözlerini kıpkırmızı etmiştir. Alparslan birazda olsa bişeyler sezmiştir.
Alparslan : hoş geldin şahin ağa.
Ş. A: hiç hoş gelmedim evlat.
Alparslan : birine bişeymi oldu.
Ş. A: ilyas amcaları taramışlar. Enişteyle ikisini.
Alparslan : ne diyosun şahin ağa sen durumları nasıl. Kim yapmış.
Ş. A: durumları kötü evlat behzat hastaneye götürüyor benden sizlere söylememi istedi..
Alparslan : evdekiler amcam biliyormu.
Ş. A: evdekilere gidecem ben amcanada hızır ali gitti yolda onada haber verdim.
Alparslan ve adamları hemen arabalarına binerek amcasının gittikleri hastaneye gitmişlerdir. Hastaneye geldiklerinde ilyas ve enişteyi çoktan amaliyata almışlardı. Alparslan hemen behzatın yanına koştu.
Alparslan : abi durumları nasıl bişey söyle.
Behzat : bilmiyorum alparslan amaliyata aldılar. Ama kötü durumları.
Alparslan : abi sen ne diyorsun. Kim yapmış nasıl olmuş bu.
Behzat : bilmiyorum alparslan bende bilmiyorum üstüme gelme.
Şahin ağa kadınlara söylemek için adnanla birlikte yola koyulmuştur. Bu sürede alparslan tüm ekibe tamilat vermiştir bunu yapanların yakalanması için. Durumu duyan korkmazlar ve ishaklar hemen hastaneye koştura etmiştir. Geldiklerinde son durımu öğrenmişlerdir ama beklemekten başka çare yoktur. Hızır ali babasının yanına geldiğinde özel görüş talep edilmiştir. Hızır bu gelişin hayır olmadığını anlamıştır ama kim olduğunu bilmiyordur. Görüşme odasına gittiğinde karşısında gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş oğlunu gördüğünde ağzından dökülen tek bir kelime olmuştu.
