three

1.6K 162 118
                                    

Liam uyandığında aklına gelen ilk şey bugünü nasıl geçireceği olmuştu. Her günkü rutin işler onun canını sıkıyordu. Bir işi olması, okula gitmesi sıkıcı hayatında biraz eğlence katabilirdi.

Aslında onun bir işi vardı. O yazıyordu. Aniden gelen ilhamla eline bir kalem ve bir kağıt alıyor, duyguları, hayal gücü tükenene, parmakları ağrıyana kadar yazıyordu.

Bu iyi geliri olan bir iş değildi. Liam sadece yazıyordu, ve yazdığı eserlerin okunması onu gururlandırıyordu. Bir yazar değildi. O sadece amatör olarak çalışıyordu. Yazdıkları hakkında bir kişinin yaptığı yorumu bile saatlerce aklından çıkaramıyor, sürekli düşünüyordu. Onun için okurları -tabii ki büyük bir okuyucu kitlesi yoktu ama okuyan birkaç kişiden okurlarım diye bahsetmek hoşuna gidiyordu- hayatındaki en değerli şeylerdendi.

Yazmak, onu rahatlatan en iyi şeydi. İnsanların kalp kırıcı, düşüncesiz haraketleri sonucu kalbinde açılan boşluğu yazarak dolduruyordu. Insanların yüzüne bağırarak kusmak istediği tüm kelimeler, onun yazdıklarının içindeydi.

Yazmaya Zayn'le aralarında geçen, ve biten onca şeyden sonra başlamıştı. Onun hakkında hissettiği, düşündüğü, söylemek istediği her şeyi yazmıştı. Günlerce, haftalarca, kalın bir defteri onu yazarak bitirmişti.


O defter şu an gömülüydü. Liam onu gömmüştü. Zayn'le ilgili olan tüm anılarını kalbine gömdüğü gibi, duygularını da toprağa gömmüştü. Artık onları çıkarmanın vakti geldi diye düşündü.

Liam bugünü nasıl geçireceğine karar vermişti.

Yataktan büyük bir zorlukla kalktı. Bugün de geç uyanmıştı, geceleri onu uyku tutmazdı, boş ve yalnız hissederdi. Uyurken sarılabileceği ve her zaman yanında olduğunu bilmek istediği birinin varlığına ihtiyacı vardı.

Zayn varken bütün boşlukları doldururdu.


Sabah kahvaltısı gibi rutin işlerini hallettikten sonra, elindeki zarfla küçük mutfağındaki gıcırdayan sandalyesine oturmuştu.


Bu mektubu bir kez daha okuyup emin olması gerekiyordu. Bundan sonra yapacağı hareket her şeyi değiştirecekti. Ve Liam, tekrar aynı hatayı yapmak istemiyordu.


O sırada çalan telefon onu şaşırttı. Cebinden çıkardığı eski model telefonun ekranında yazan isim onun kaşlarını çatmasına da neden olmuştu.

Kelsey.

Yine de, belki gerçekten acil bir işi çıkmıştır diye düşünerek aramayı cevapladı.


"Alo?" Kelsey heyecanlı bir nefes verdi.

"Ah, bana çok kızmadın değil mi? Gerçekten çok önemli bir planım olduğunu hatırlayıp onu yapmakla uğraşmıştım. O kadar yoğundum ki seni arayıp haber verecek sürem bile olmadı. Biliyorsun, yoksa seni bırakm---"

Liam daha fazla dayanamayarak araya girdi. Kelsey heyecanlı ve durduk yere panik yapan birisiydi, Liam her ne kadar bundan hoşlanmasa da onunla iletişiminde kesmemişti.

Ancak şu an bu açıkça belliydi, Kelsey böyle çok itici oluyordu.

"Çok önemli bir iş mi? O önemli işinin ben olduğunu düşünüyordum. Ben değerli vaktimden ve işlerimden fedakarlık ettiysem sen de bunu yapmak zorundaydın."

Kelsey bir an duraksadı ama sonra devam etti. "Gerçekten, seni hayal kırıklığına uğrattığımı ve güvenini kaybettiğimi biliyorum. Bunu telafi etmeme izin ver." Liam kulak memelerini sıkarak hattın diğer ucundan gelen yüksek ve ince ses nedeniyle oluşan baş ağrısını dindirmeye çalıştı. "Üzgünüm."

cigaretteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin