Liam sabah olduğunda -dün gece geç yattığı için olsa gerek- ağrıyan gözlerini açmakta zorlanmıştı. Gözlerini açtığındaysa hemen yanında duran mor defter gözüne takılmıştı. Ve o an bugün onu aramaya karar verdiğini hatırladı. Artık emindi, ikisinin de daha fazla acı çekmesine gerek yoktu öyle değil mi?
Uyuşuk hareketlerle hazırladığı kahvaltıyı da uyuşuk hareketlerle yapıyordu çünkü işleri ne kadar geç biterse onu daha geç arayabilirdi ve kafası karışık olduğu için daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.
Kahvaltısını bitirdikten sonra pek çok şeyle vakit geçirmişti. Kitap okumak, koltukta oturmak, kahve içmek, saçlarını değişik şekillere sokmak, koltukta oturmak, düşünmek, sigara içmek, koltukta oturmak. Hepsi her gün yaptığı şeylerdi ancak bugün yaparken daha farklı şekilde zevk almıştı.
Çünkü kendini hazır hissetmiyordu? Onunla konuşmaya hazır değildi? Ne söyleyeceğini bilmiyordu? Aldığı karar doğru muydu?
O kendine bazı şeyleri itiraf etmekte zorluk çekiyordu çünkü hey, aradan çok uzun zaman geçmişti; gerçekten, siz de onun yerinde olsaydınız böyle hissederdiniz.
O, Zayn'in onu unuttuğunu, ayrıldıktan sonra onu düşünmediğini düşünmüştü.
Tanrı aşkına, ne kadar salaktı. Oysa Zayn'in onu aklından çıkaramadığı bir dakika olmamıştı.
Yatağına oturmuş, çalışma masasının üzerindeki mektupla bakışırken, bir an onu tekrar çöpe atmayı düşündü. Hani o Zayn'e kırgındı? Onu unutmak istiyordu?
Aslında öyleydi, ancak Zayn'in tek bir hareketi onu tüm bu düşüncelerinden vazgeçirmişti.
Zarfı açtığında ve onun kokusunu tekrar hissettiğinde, içine anlam veremediği bir şekilde huzur dolmuştu.
Onun parfümü ve sigarasının erkeksi kokusuyla karışmasını her zaman sevmişti. Şu an sanki kafasını onun göğsüne yaslamış, kokusunu içine çekiyor gibi hissediyordu. Özlemişti. Bunu acaba kaçıncı kez fark ediyordu?
Üstünde onun gözyaşının kuruduğu ve iz bıraktığı kağıda son bir kez baktı ve titreyen parmaklarıyla numarayı telefonuna girdi.
Artık görmekte zorlanıyordu çünkü gözyaşları gözlerini doldurmuştu, önünü görmesine engel oluyordu.
Çaldığını belli eden ses gelirken Liam dudaklarını kemirmekle meşguldu. Ne söyleyeceğini bilmiyordu. Önce onu mu beklemeliydi? Belki de sesini duyup kapatmalıydı.
"Alo?"
Liam'ın göğüs kafesine büyük bir sancı girmişti ve nefes almakta zorluk çekmeye başlamıştı.
Bu gerçekten onun sesiydi.
Derin bir nefes aldı, içinde oluşan kıpırdanma onun canlı hissetmesine neden olmuştu. Sanki bedeninin tek ihtiyacı olan onun sesini hissetmekti.
"Zayn?" Ne diyeceğini gerçekten bilmiyordu. Acaba onu tanımış mıydı? Sesinden hissetmesi gerekirdi öyle değil mi? Çünkü kendisi Zayn'in sesini duyar duymaz ölecek gibi hissetmişti.
"Lee?" O an Liam çığlık atmak istedi. Tanrı aşkına onu tanımıştı.
Ona Lee demişti.
Eskisi gibi.
"Liam?" Hattın ucundan hırıltılı sesler geliyordu ve Liam bu seslerin ne olduğunu merak etti.
Şu an ne demeliydi? Tanımıştı işte. Lee demişti.
Boğazını temizledi ve cevap verdi. "Benim."
Liam yutkundu. Zayn'i aradığına inanamıyordu. Onun ona hissettirdiği onca şeyden sonra nasıl arayabilmişti?
"Ah." Zayn de bir şey söyleyemiyordu. İkisi de konuşma yeteneklerini kaybetmiş gibiydi.
"Seni aradım,huh."Liam saçma bir şey söylemiş gibi hissetti ama bu şu an söylenen en mantıklı şeydi. Çünkü ikisinin de herhangi bir şey duymaya veya söylemeye ihtiyacı vardı.
"Teşekkür ederim. "
Zayn de konuşacak sesi bulduğunda cevap vermişti. Liam onu aradığı için Tanrı'ya şükretti ve Liam'a minnet duydu.
Şimdi ihtiyacı olan tek şey söyleyebileceği birkaç mantıklı cümleydi.
"Bana ne söylemek istiyorsun? "
Liam bunu söylemek istememişti ama ağzından kaçmıştı bir kere, geri döndüremezdi.
"Senden yeni bir şans istiyorum. "
Liam gerildiğini hissetti. "Şansı boşver, beni istediğinden emin değilim. "
Kaba olduğunu düşünerek sonradan 'özür dilerim' dedi.
"Ah,Lee." Liam bir an önce kapatmak istiyordu. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi. "Özür dilemene gerek yok. Yaptığım şeylerden sonra bana her şeyi söyleyebilirsin."
Liam onun samimiyetine ve güvenilir olduğuna inanmak istiyordu ancak içinden bir ses yine hayal kırıklığına uğrayacağını söylüyordu.
"Pekala. Bu kadar mı? Kapatmalıyım."
"Dur, dur! Lütfen kapatma. Sonunda sana ulaştığım için mutluyum. Lütfen, son bir şans verecek misin? Seni üzmeyeceğim."
Liam 'evet, tabii ki' gibi şeyler söylemek istese de gururu buna izin vermiyordu.
"Bunu bana hep söyledin. "
Zayn'in ofladığını duyar gibi oldu. "Çok uzun zaman oldu. Ben de farklı bir insan oldum. Hayatımda pek çok şey değişti. Sen yokken kendimi bir parçası eksik yapboz gibi hissettim. Lütfen. Seni özledim. "
Liam dediklerinin kalbinin içine birer ok gibi saplandığını hissetti.
Bunu yapmaya karar verdi. Zayn gerçekten değişmiş ve farklı bir insan olmuşsa, bu sefer yapabileceklerini düşündü. Ama bu kadar çabuk olamazdı, öyle değil mi?
"Pekala. Bana sadece süre ver, tamam mı? Son günlerde kafam oldukça karışık. "
Zayn hevesle cevap verdi. "Tabi ki, nasıl istersen. İstediğin kadar bekleyebilirim. Bizim için en sağlıklı kararı vereceğini biliyorum. "
Liam Zayn'in bu kadar hevesli ve heyecanlı olması nedeniyle kendini kötü hissetti. Ona karşı hala bir şeyleri eksik hissediyordu, ama belki doldurabilirdi?
"Hazır olduğumda ararım. "
Liam telefonu kapatmadan önce Zayn'in son söylediği 'seni seviyorum' olmuştu.
&&&
oi kendime inanamıyorum
nhfkmsifktgkfydujic internet olmayınca kendimi yazarken buldum, umarım beğenmişsinizdir. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen! xo