Liam sıkılıyordu. Yani, o tam anlamıyla sıkılıyordu ve gerçekten, yapacak hiçbir şeyi yoktu.
Okuyacak bir kitabı bile yoktu -bir kitabı dört kere okuduğu olmuştu-.Zayn'i düşünüyordu. Her şeyin nasıl aniden değiştiğini, ve onu görmemesine rağmen sesinin hissettirdiklerini düşünüyordu. Yıllar geçmesine rağmen onu nasıl sevdiğini düşünüyordu.
Onu özlemişti.Her gün telefonda konuşmak ve onun sesini duymak yetmiyordu. Liam artık Zayn'i görmek istiyordu ve onun da bunu isteyip istemediğini merak ediyordu. Ama bunu ona söylemeyecekti. İlk önce Zayn'in bunu söylemesini, onu görmek istediğini, istiyordu.
O artık mutluydu. Yani eski depresif Liam yoktu. Mektubu okuduğu günden beri her şey farklılaşmıştı. Günleri daha dolu geçiyordu. (?) Yani, hiçbir şey yapmamaktansa Zayn'i düşünmek yararlı bir aktiviteydi, öyle değil mi?
Liam unutmuştu. Onun kokusunu, ya da ona dokunmanın nasıl hissettirdiğini gerçekten unutmuştu ve artık hissetmek istiyordu. Zayn'i tam anlamıyla hissetmek istiyordu.
Yatağında uzanmıştı ve kollarını başının altında birleştirmişti. Telefonu yanında duruyordu ve Liam tereddüt içindeydi. Dün gece Zayn onu aradığında işi olduğunu ve sonra döneceğini söyleyerek kapatmıştı ancak geri dönmemişti. Onun bir işi bile yoktu.
(Liam dünyadaki en işsiz insandı.)
Ama her Zayn'le konuştuklarında hissettiği karmaşık duygular onu mahvediyordu ve telefonu kapatmak istemişti. Ama şimdi onu araması gerekiyordu, öyle değil mi? Ona arayacağına dair söz vermişti ve sözünü tutmalıydı.Telefon birkaç kez çaldı ve sonrasında onun yorgun sesini duydu.
"Liam?" Liam sesinin neden bu kadar yorgun geldiğini merak etti ama bunu sonrasında sormaya karar verdi. "Zayn? Nasılsın?"Zayn'in nefes verişini ve sonrasında boğuk çıkan sesini duydu bu defa.
"İyiyim sanırım. Sen nasıls--"
"Benim nasıl olduğumu siktir et, sanırım mı? Tanrım Zayn, sesin bile yorgun geliyor."
Zayn kıkırdadı. "Aw, endişelendin mi Lee? " Liam isminin bu şekilde söylemesine her ne kadar sevinse de onun dalga geçer gibi olan ses tonu bunu engellemişti.
"Tabii ki endişelendim! Ne saçmalıyorsun sen? "
Zayn'in tekrar kıkırdayan sesini duydu. "Bir şey saçmaladığım yok. Sadece endişelenip endişelenmediğini sordum."
Liam buna şaşırmıştı. Bu çocuk, ondan yeni bir şans istediği zamanki gibi çekingen değildi. Şu an umursamadan konuşuyordu. Ortada pek bir şey olmasa bile Liam'ın kalbi kırılıyordu.
"Zayn, bir sorun mu var?" Liam'ın yönelttiği soruyla birlikte Zayn bir süre sessiz kaldı.
Evet, bir sorun vardı ve Zayn ona karşı kırgın, hatta kızgın hissediyordu."Evet. Bir sorun var. Ama umrunda olur mu bilmiyorum."
"Lütfen ne olduğunu söyler misin? Tabii ki umrumda olur! Lütfen böyle konuşma." Liam aceleyle konuştu. Onu böyle yapan şeyin ne olduğunu merak ediyordu.
"Dün beni neden aramadın Lee?" Zayn sessizce konuştu ve o sırada Liam şaşkındı.
Tanrım diye düşündü. Zayn'in bu kadar agresif olmasının nedeni bu muydu? Liam'ın ona geri dönmemesine kırılmış mıydı?
"Zayn ben çok üzgünüm. Sanırım aklımdan çıktı. Sana söz vermiştim biliyorum. Lütfen bunu abartmayalım?"
Liam sadece garip hissetmesi nedeniyle konuşmayı kesmişti ve o an aklına gelen en masum bahaneyi, yani yoğun olduğunu söylemişti ve Zayn o sırada anlayışla karşılamıştı. Liam neden aniden böyle olduğunu merak etti.
"Ama beni işin bitince arayabilirdin."
Liam derin bir nefes aldı ve ne diyebileceğini düşündü.
"Ee, geç olduğu için rahatsız olabileceğini düşündüm Zen."
"Benimle ne zaman konuşmak istersen ara, tamam mı? Gerçekten aramayınca merak ettim ve kırıldım. Bunu bir daha yapma. Ne zaman olursa olsun ara. Lütfen, bir daha yapma, tamam mı? Lütfen. " Zayn tek nefeste konuştu ve Liam'ın yanıtını bekledi.
Ve Liam, gerçekten kötü hissetmişti. Zayn'i kötü hissettirme gibi bir hakkı yoktu ve o bunu yaptığı için kendinden nefret etmişti.
"Tamam. Seni ne zaman olursa olsun arayacağım. Gerçekten özür dilerim."
Zayn gülümsedi ama bunu Liam göremediği için konuştu. "Tamam. Eeh, kaba davrandıysam ben de özür dilerim. "
Liam da bunu düzeltmenin verdiği rahatlıkla konuşmaya devam etti.
Sonra konuyu değiştirdi ve ona hayatının nasıl devam ettiğini sordu. Çalışıp çalışmadığını, günlerini nasıl geçirdiğini, tek başına yaşayıp yaşamadığını sordu.Zayn çalışmadığını, günlerinin sıkıcı geçtiğini ve ailesiyle birlikte yaşadığını anlattı. Sonra Liam bir soru daha sordu.
"Hala sigara içiyor musun Zayn?"
Liam bunu biraz çekingen bir şekilde sormuştu çünkü Zayn'in bu konuda herhangi bir aksilik çıkarmasını istemiyordu. Ve -önceden- ne zaman bu konu açılsa aralarında bir tartışma geçerdi.
Zayn derin bir nefes aldı. Küçük beyaz bir kaç yalandan zarar gelmezdi, öyle değil mi?
Ve Liam'a bunu sorduğu için asla çıkışmayacaktı."Hayır. Ee, yani eskisi gibi değil. Günde bir kereyi geçmiyor. Biliyorsun, bu zor." Liam bu cevaptan tatmin olmamıştı ama Zayn'in ona sinirlenmemesine de sevinmişti.
"Günde bir kereyi geçmiyor? Tamam. Bu o kadar kötü değil, Zayn."
Liam ona esrar içmeye devam edip etmediğini de sormak istiyordu ancak bu kadarının fazla olduğunu düşündü. Başka bir zaman sormak daha iyi olabilirdi.
"Sen de kendi hayatından bahsedecek misin, Lee?"
Liam her ne kadar kendi boktan
-evet, öyleydi- hayatından bahsederek onu sıkmak istemese de bir şeyler söyleyebileceğini düşündü."Ben deneme yazıyorum. " Liam'ın iç sesi bunun yalan olduğunu bağırsa bile bunu söylemişti.
"Gerçekten mi? Bu çok güzel bir şey. Senin yazdıklarını hep beğenmişimdir. Gerçekten yeteneğin vardı!"
Liam'ın Zayn'i anlattığı birkaç yazısı vardı ve onlar hala Zayn'de duruyordu. Onları gizli bir şekilde almak hiçbir zaman kolay olmamıştı ve Liam'ın olmadığı yıllar içerisinde, onları okurken iyi ki bunu yaptığını düşünüyordu.
"Eeh, evet. Yazmayı seviyordum. "
Ama artık yazamıyorum.
Kendi hakkında söyleyebildiği tek şey bu olmuştu çünkü hayatında başka anlatılacak bir şey yoktu -zayn de uzatmamıştı-.
Zayn kız kardeşlerinden ve ailesinin nasıl olduğundan biraz bahsetti -liam istediği için.-
Sonra kapatması gerektiğini söyleyerek konuşmaya son vermişti.Liam garip hissetmişti. Heralde bu onunla yaptığı en uzun telefon konuşmalarındandı ve artık garip hissetmeye alışmış gibiydi.