3. Bölüm

131K 5K 186
                                    

Sunumu bittiğinde derin bir nefes alıp kendisine yöneltilecek soruları bekledi. Zeynep konuşmanın başında oldukça heyecanlanıp, birkaç kelimeyi telaffuz ederken zorlandı, hatta kekelediyse bile ilerleyen zamanda olaya ne denli hâkim olduğunu gözler önüne serdi. İşi onun için hayatındaki her şeyden daha önemliydi. Bu ailenin bir parçası olabilmek için yıllardır verdiği mücadeleden sonra bir gün ansızın öz babası çıkageldiğinde çok önemli bir gerçek ile yüzleşmek durumunda kalmıştı. Zaten bu ailenin bir parçası olduğu gerçeği. Kendisine lütfedilen sevgi, yuva ve hatta soyadı onun doğuştan elinde bulundurduğu haklardı. Zeynep, süpermarketler zincirine sahip ünlü Akıncı ailesinin öz çocuğuydu. Babası annesi ile yaşadığı ilişkiden doğan bebeği asla sahiplenmemiş, yurtdışında kendisine farklı bir düzen kurmuştu. Zeynep'i kabullenen küçükken sürekli ziyaretlerine gelen dedesiydi. Mirasının bir kısmını ona bırakarak torununun sadece hayatını garanti altına almamış, aynı zamanda aile tarafından kabullenilmesini sağlamıştı. Elbette Zeynep bunu keşfedene kadar daha sonra amcası olduğunu öğrendiği üvey babasını bir kahraman gibi gözünde büyütmüş, onu kurtarıcısı kabul etmişti. Oysa işin aslı amcasının başka şansı olmayışıydı. Babası ile amcasının bahçenin kuytu bir köşesindeki atışmalarına kulak misafiri olduğunda yirmi yaşındaydı. Pek çok şey için henüz erken gibi görünse de, telafisi olmayan yıllar hesaba katıldığında aslında gerçekleri öğrenmek için geç kalınmış bir yaştı. Gerçeği hazmetmek zor olmuş, her ikisini de affedememişti. Birkaç gün sonra yaz tatilini yarıda keserek, üniversitesiyi okuduğu İngiltere'ye geri dönmüştü. İçindeki öfke ve kırgınlık o kadar derindi ki, acısını kimden ya da nasıl çıkarabileceğini bilemiyordu. Tek bildiği artık herkesi memnun eden küçük kız olmayacağıydı. Kabul görebilmek için bunca yıl çabalayıp durmuştu. Hakkı olan yeri ve sevgiyi elde edebilmek için. Artık bir anlamı yoktu. Hatta belki de şimdi onu mutlu edecek tek şey onların mutsuz olduğunu görmekti. O günden sonra tavırlarını da kararlarını da anlık duyguları yönetmişti. Bir gün üvey babasının aldığı beklenmedik telefon olayların kırılma noktasına geldiğinin en açık kanıtıydı. Okul yetkilisi ile görüşmek üzere ilk uçakla İngiltere'ye gitmişti. "Bay Akıncı size saygısızlık etmek istemem, ama ne yazık ki bu şartlar altında kızınızın okulumuzda okumaya devam etmesi mümkün değil." Koray adamın karşısında oturmuş duyduklarını hazmetmeye çalışırken Zeynep'i kaybetmek üzere olduğunu hissediyor içini tarifi imkânsız bir çaresizlik kaplıyordu. "Sizi anlıyorum ama yine de Zeynep'in geçmiş başarılarını göz önünde bulundurarak kararınızı gözden geçiremez misiniz? Biliyorum sizinki gibi seçkin ve köklü bir üniversite kuralların uygulanması konusunda oldukça titiz olur tabii, ama bilmenizi isterim ki bu durumdan Zeynep kadar ben de sorumluyum. Tahmin edebileceğinizden çok daha zor bir dönemden geçiyor." Okul yetkilisi etkilenmemiş bir ifade ile Koray'ın karşısında oturmuş zengin aile çocuklarının hepsinin "zorlu dönem"lerden geçtiğini düşünüyordu.

"Belki de mesele 'zorlu'nun anlamını bilmiyor olmalarıdır," dedi gözlerini bile kırpmadan Koray'a dik dik bakarak.

"Babası evi terk ettiği ve annesi hasta olduğu için hem kardeşine bakıp hem okumak zorunda olan burslu öğrencilerimin de zorlu dönemlerden geçtiğini biliyorum, ama hiçbiri üzerinde uyuşturucu ile yakalanmıyor. Size tavsiyem kızınızı rehabilitasyon merkezine yatırmanız. Şu anda ihtiyacı olan üniversite diplomasından çok ilgi ve sevgi." Koray'ın söyleyeceği hiçbir şeyin adamın fikrini değiştirmeyeceği çok net anlaşılıyordu. Zeynep'i şımarık bir zengin züppe olarak görmesi kabul edilemezdi. Yine de bir konuda haklıydı Zeynep'in ailesinin yakınlarında olmaya ihtiyacı vardı. Eve döndükten haftalar sonra bile oturup Zeynep ile doğru düzgün konuşamamıştı. Sanki genç kız aralarına görünmez bir duvar örmüş, onun varlığının farkında bile değilmiş gibi davranıyordu. Her şeyin normale dönmesi normal olmayan başka bir olay ile mümkün olmuştu. Bir gece Zeynep yine uykuya dalamadığı için geç saat talk şov programlarından birini izliyordu ki Koray ve Emel'in arasındaki şiddetli kavgaya kulak misafiri oldu. Nihayet Koray kapıyı çarpıp bahçeye hava almaya çıktığında Zeynep bazı gerçekleri kavramış bulunuyordu. Koray ve Emel'in kusursuz evlilikleri çatırdıyordu. En son isteyeceği şey üvey anne ve babasının boşanma sürecini onlarla birlikte yaşamaktı. Tek ihtiyacı olan huzur ve belki de bir konuda iyi olmak, kendini ispatlamaktı. Ertesi gün şirkete gidip üvey babasına düşüncelerini açtığında Koray "İmkânsız!" diyerek tepki vermişti.

Beni Buna ZorlamaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin