Zeynep ellerini yüzüne kapatıp bir süre öylece kaldı. Az önceki konuşma da neyin nesiydi. Sanki düğün gecesine hazırlıyordu Buse onu. Elinde olmadan gülmeye başladı. Son derece planlı ve düzenli hayatında bir tek şeyin plansız olması hoşuna giderdi. Ama her nasılsa bu gecenin bile sunuma dönüştüğü bir aşk projesinin içinde bulmuştu kendini. Eşyalarını çantasına koyarken bir yandan da asistanını aradı.
"Canan ben çıkıyorum. Yarın geç kalabilirim sabahki randevularımı iptal et."
Saat sekiz buçuk civarı Zorlu hazırlanmış, aynadaki aksine bakıp çapkın bir ifade ile bakıyordu. Nihayet Zorlu'nun en önemli aşk projesi görkemli bir galanın ardından başarıyla tamamlanmış görevler klasöründeki yerini alacaktı. Zeynep'ten vazgeçmeyi düşünmüyordu. En azından her ilişki gibi bu da vadesini doldurana kadar. Eninde sonunda biteceğini biliyordu, çünkü aşk denen şey tamamıyla vücudun kimyası ile alakalı bir durumdu. Hislerin bu konuyla ilgisi olmadığı gibi cinsel çekim gücünü yitirip tamamıyla tükendiğinde ilişki de yaşam süresinin sonuna geliyordu. Böyle durumlarda araya alışkanlıkları, hisleri veya zaafları sokarak bir ilişkiyi kör topal ilerletmek ancak zavallıların yapacağı şeydi ve Zorlu zavallı değildi. Islık çalarak arabanın anahtarlarını alıp dairesinden dışarı çıktığında keyifli olduğu her halinden belli oluyordu. 'Saat sekiz buçuk ve ben hâlâ hazır değilim! Hazırlanmamın yirmi dakikadan uzun sürdüğü hiçbir durum benim için iyi değildir...' diye geçirdi içinden Zeynep. Neden bu kadar büyütüyordu ki? Sıkıntıyla yatağın üstüne çöktüğünde rahatsız edici bir düşünce de kalbinin üstüne çökmüştü. Yoksa bu adama âşık mı olmuştu? Hayatının sonuna kadar birlikte olmak isteyeceği kişiyi sonunda bulmuş muydu? Eğer öyleyse bu gece ebediyete açılan bir kapı, büyük bir aşkın başlangıcı ve daha kim bilir ne anlama geliyordu. Eğer bu gece her şey harika giderse bundan sonra Zorlu'dan ayrılamayacağını biliyordu. Peki, buna hazır mıydı? 'Saçmalama,' diye azarladı kendini. 'Gereğinden büyük anlamlar yüklüyorsun bu geceye. Alta tarafı bir yemek ve ve...' Gerilmiş sinirleri telefonu çaldığında az daha çığlık atmasına neden olacaktı.
"Yoldayım hazır mısın?" Oturduğu yerde aynadaki aksine baktığında ağlamak geldi içinden. "İşten biraz geç çıktım o nedenle hazırlanmak için yeterli zamanım olmadı." Zorlu alçak sesle gülüp Zeynep'in daha da heyecanlanmasına neden olacak bir tonla karşılık verdi. "O halde olduğun gibi gel, çabalamadan da yeterince başdöndürücü olabiliyorsun.""Ee bana yarım saat daha versen?" dedi genç kadın geçiştirmeye çalışarak.
"En fazla on beş dakika. Kendinle fazla oynayıp güzel olanı bozmanı istemem."
"Ama o kadar süre..."
"Zaman akıp gidiyor aşkım ve şimdiden on beş saniye geçti bile."
"Bunu bana... off bunu yapmandan nefret ediyorum!" dedikten sonra telefonu kapatıp yatağa fırlattı. Telaşla yerinden kalkıp mor, şık ama spor elbisede karar kıldı. Aslında acil durumların vazgeçilmezi her zaman siyah, dar bir elbise olmaz mıydı? Ama o bu gece ışık saçmak istiyordu, yine de esmer tenini boğan mor bir elbiseye razı olmak durumunda kalmıştı. 'İşten çok daha erken çıkmalıyıdım,' diye söylendi hırsla elbiseyi başından geçirirken. Hepsi Buse'nin suçuydu. O ve anlamsız sözlerinin. 'Tamam, şimdi bunu düşünmemeliyim,' diye geçirdi içinden dağınık saçlarını geri atıp ter yüzünden boynuna yapışan telleri eliyle geri iterken. Birkaç gelişigüzel fırça darbesinin ardından ensede gevşek bir atkuyruğu yapmak için saçlarını toplamaya başladı. Bir atkuyruğu yapmak ne kadar zor olabilirdi? Ama görünüşe göre bu akşam saçları işbirliğini reddeddiyordu. Ağzından çıkan okkalı bir küfrün ardından saçlarını "ne haliniz varsa görün" dercesine sinirle topladı. 'Harika! Esmer tenim, siyah saçlarım ve mor elbisem ile bir melek kadar çekici görünüyorum. Ölüm meleği! Tamam sakin olmalıyım, belki makyaj ile toparlayabilirim.' Zeynep fazla makyaj yapan biri değildi ve şu an yeni numaralar denemek için uygun bir akşam gibi görünmüyordu. Özellikle on dakikadan az zamanı olduğu düşünülürse. Yüzüne sürdüğü hafif pudranın ardından yerini belirlemekte hiç güçlük çekmediği çıkık elmacık kemikleri olduğu için şükrederek allığını sürmeye başladı. Bir ton para verip aldığı sözüm ona dünyanın onuncu harikası rimeli kirpiklerinde topak topak olana kadar sürmeye devam etti. Nihayet gözkapakları kirpiklerinde biriken rimel nedeniyle ağırlaştığında durması gerektiğini anlayarak telaşla kirpik fırçasını aramaya başladı. Makyaj çekmecesinin altını üstüne getirip kirpik fırçasını bulamadıktan sonra herhangi küçük bir fırçanın da bu işe yarayabileceğine kanaat getirip banyoya koştu. Diş fırçası sandığı kadar kullanışlı değildi gerçi ama şu an sızlanmakla geçirecek bir saniyesi bile yoktu. Fiyasko zincirinin son halkası olmamasını umut ederek kırmızı ruju dudaklarına sürdükten sonra göreceklerinden korkarak hafif geri çekilip aynada kendini süzdü. Eye liner iyi giderdi şüphesiz, ama bu telaşla gözlerini oyması söz konusuydu. Onun yerine göz alıcı takılar ile görünüşünü zengileştirebileceğini düşünerek odasındaki mini kasanın olduğu yere koşturdu. Şifreyi iki kez yanlış girdikten sonra beceriksiz ellerle nihayet kasanın kapağını açıp içinden mücevher kutularını çıkardı. Oldukça göz alıcı pırlanta küpeleri ve onunla uyumlu olabilecek bir bilezikte karar kıldıktan sonra iki modern tasarım iri yüzüğü de takıp kutuları kasanın içerisine aceleyle tıkarak kapağını zorla kapatıp kilitledi. Koşar adımda makyaj masasına ulaşıp parfümü kaptığı gibi vücudunun her noktasına bolca sıktı ve bunun sonucunda öksürük krizine tutuldu. Klimayı açıp karşısına geçtiğinde Zorlu gelene kadar parfümünün zehirleyici etkisinden bir nebze olsun kurtulmuş olmayı umut ediyordu. Kapı çaldığında siyah ince topuklu ayakkabılarını giyiyordu. En azından ayakkabıları baştan çıkarıcı diye düşünüp kendini teselli etmeye çalıştı. Kapıyı açtığında Zorlu'nun ne kadar yakışıklı göründüğünü ve bunun için pek de çabalamamış olduğunu fark ederek içi burkuldu. Dünyanın adaletsiz olduğu bir kez daha ispatlanmıştı. Ne özel bir saç modeli, ne makyaj, ne de seksi bir giysiye ihtiyaç duymadan bu denli çekici olabilmek erkek ırkına geçilmiş en büyük iltimastı.
![](https://img.wattpad.com/cover/36110407-288-k709249.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Buna Zorlama
Storie d'amore"Birbirimiz için yaratıldığımızı ne zaman kabul edeceksin?" "Asla! Sen ve ben... o kadar farklıyız ki!" "Ah evet evet biliyorum şu klişeler değil mi? Gündüz ve gece, siyah ve beyaz, ay ve güneş gibi bir sürü benzetme yapacaksın." "Hayır, öküz ve tre...