Az sonra genç adam kafası karışmış, kalbi ise duydukları altında eziliyormuş gibi bir hisle odadan çıkarken annesi başını hafifçe yana eğip düşünceli bir biçimde kocasına sordu.
"Sence fazla mı üstüne gittik?" Celal Bey Zorlu'dan boşalan koltuğa oturup bacak bacak üstüne atarken oldukça rahat bir şekilde karşılık verdi. "Koca adam oldu artık hayatın gerçekleri ile yüzleşebileceğini düşünüyorum. Kayıplar da bunun bir parçasıdır."
"Umarım haklısındır Celal, umarım. Onun mutluluğu her şeyden önemli."
"Oğlunu sonsuza kadar kollayamazsın Perihan. Bir noktada bizsiz devam etmeyi öğrenmek zorunda kalacaktı. Neden şimdiden buna başlamasın ki?" Ailesi ile birlikte yaşamıyor ya da çok sık görüşmüyor olmasına rağmen Zorlu hepsini çok severdi. Geçmişteki fikir çatışmaları ve anlaşmazlıklar birden anlamını yitirmiş, içini tarifi imkânsız bir hüzün kaplamıştı. O ana kadar babasını kaybedeceğini hiç düşünmemiş olduğunu fark etti. Bugün yaşadıklarını kabullenebilmesi için bir süre her şeyden uzak kalıp düşünmesi gerekiyordu. Tam o sırada çalan telefonunda Melek'in adını görünce telefonunu kapattı.
"Şu an seninle ya da başkasıyla uğraşamayacağım," diye mırıldanırken nereye gittiğini umursamaksızın gaza basıp arabasıyla otoparktan çıkıp yola fırladı. Melek üçüncü denemeden sonra pes ederek telefonu masanın üzerine fırlattı.
"Açmıyor! Ne zaman acil bir şey olsa açmayacağı tutar zaten."
"Ne yapmalıyım bu durumda?" diye sordu santral görevlisi kız. Melek kararsızlık içerisnde bir iki saniye durduktan sonra başını iki yana salladı. "Bilmiyorum doğru olan nedir, ama bence yap gitsin. Nasılsa kadın ikinci çiçeğin kimden geldiğini bilmeyecek. Ona daha sonra açıklarım. Şu an için kendini deşifre etmediği sürece sorun yok değil mi?" Karşısındaki kız onaylarcasına başını sallayıp odadan çıkarken Melek sıkıntıyla mırıldandı.
"Acaba neye bulaştığının farkında mısın? Bakalım şimdi ne yapacaksın?"
Tüm olan bitenlerden habersiz uzun bir toplantıdan çıkıp keyifsiz bir halde odasına giden Zeynep'in aklı şirket meseleleri ile meşguldü. İçeri girdiğinde güllerle karşılaştığında ilk tepkisi gülmek oldu. Zorlu'nun ona gül gönderme konusundaki inadı görünüşe göre aralarında bir espriye dönüşmüştü. Camın önündeki masaya yerleştirilmiş olan orkideyi fark edince genç adamın bu konuyu abartmaya başladığını düşündü. Çiçeklerdeki kartlardan birinde gönderen olarak Zorlu'nun adı yazılıyken diğerinde isim yoktu. Tam o sırada içeri giren Canan'a sordu.
"Bu çiçekler aynı anda mı geldi?" Kız yüzüde imalı bir sırıtışla karşılık verdi.
"Hayır, farklı zamanlarda ve farklı çiçekçiler tarafından getirildi. İkisi aynı kişiden mi? Öyleyse size cidden çok âşık olmalı. Ne romantik değil mi? Ah yoksa farklı kişilerden mi? O halde iki âşığınız var. Uzun süreli yalnızlıktan sonra..."
"Devam etmezsen sevinirim," diyerek onun lafını kesti Zeynep mesafeli bir şekilde. "Sana sadece bir soru sordum. Cevabını da aldım teşekkürler. Şimdi bana bir kahve söylersen çalışmaya başlayabilirim." Asistanının odadan çıkmasını fırsat bilerek Zorlu'yu armaya koyuldu fakat genç adamın telefonu kapalıydı. İlk kez ona ulaşamıyordu ve bu durum onu oldukça rahatsız etmişti. Bir toplantıda olması muhtemeldi ve aslında büyütülecek bir şey de yoktu. Tabii eğer Zorlu düzenli iş hayatı olan biri olsaydı... 'Her neyse,' diye geçirdi içinden. Biriyle seviştikten sonra ortadan kaybolacak nitelikte bir erkek olmadığı açıktı. Özellikle bu sabah iş nedeniyle onu evde öylece bırakanın kendisi olduğu düşünülürse. Belki de onun bu davranışına ne kadar bozulduğunu göstermek için telefonunu kapalı tutuyordu. Bu ihtimal biraz olsun rahatlamasını sağlamış olsa da onunla konuşana kadar tam olarak emin olamayacağını biliyordu. Önündeki kâğıtlara odaklanmaya çalışması da boşaydı, çünkü okuduklarından tek kelime anlamıyordu. Tam da genç adamın tahmin ettiği gibi beklenmedik anlarda onu düşünür halde buluyordu kendini.
![](https://img.wattpad.com/cover/36110407-288-k709249.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Buna Zorlama
Romance"Birbirimiz için yaratıldığımızı ne zaman kabul edeceksin?" "Asla! Sen ve ben... o kadar farklıyız ki!" "Ah evet evet biliyorum şu klişeler değil mi? Gündüz ve gece, siyah ve beyaz, ay ve güneş gibi bir sürü benzetme yapacaksın." "Hayır, öküz ve tre...