13. CÜMLELERİN ÖPÜŞÜ

1.2K 60 38
                                    

Selam! Biz geldik, bölüm normalde yazdığımız bölümlerden daha  uzun. Keyifle okuyun, oy ve yorumlarınız bizim için çok değerli.<3

Perdenin Ardındakiler - Hatıralarım

Her bölüm gibi bu bölüm de tamamen bizim düşüncelerimiz olup gerçeklikle hiçbir alakası bulunmamaktadır!

13. CÜMLELERİN ÖPÜŞÜ

Ölmeden görmek istiyorum.

Bir yazarın bir kitaba yazdığı ilk cümle gibidir aslında, hayata başlamak. Doğduğumuz ilk an hayata başlamış olmuyorduk, aksine gerçekten bir şeyler hissetmeye başladığımız an; gerçekten tökezlediğimiz ve belki de düştüğümüz, en derinden sarsıldığımız an, gerçekten başlama anımız oluyordu. Ruhen bazı şeyleri kaldırmak çok zordu, kimisi yeniyor, kimisi kaybediyor; kimisi de benim gibi tökezleyerek, sarsılarak kaldırmaya çalışıyordu.

Ruhum çok bitikti.

Zihnimin içindeki ayak sesleri susmuyor, düşüncelerime daha da yaklaşıyordu. Birçok şeyi eziyor, geçiyordu; kalbimin biriktirdiği anıların olduğu defterin sayfaları sert rüzgâra karşılık veremeden dalgalanıyordu. Zihnimde şimşekler çakıyor, gök gürüldüyor, yağmur yağıyordu.

Oysaki havadaki güneşi görebiliyordum.

Ruhumun büyüttüğü çiçekleri çiğneyen adım sesleri bedenime buruk bir gülümseme olarak yansıyordu. Zihnimdeki ufak ses hıçkırarak ağlıyordu.

"Ne oldu," diye sorumu yönelttim tekrar. Biraz soluklandım. "Ne oldu da sabahın bu saatinde kapımın önündesin? Hem de bu hâlde..."

Kafasını yavaşça duvara yaslayıp sakince soluklandı, bu hâline göre çok zıttı. Kâbus görmüş olabileceğini düşünüyordum, görmüşse de neden benim kapımın önünde soluk soluğaydı?

Cevap vermeyerek kafasını daha da duvara yaslayıp sertçe yutkundu.

Yanıt vermemesi sinirlerimi bozarken sorumu yineledim. "Neyin var, Celâl? Sabahın bu saatinde neden evimin önündesin?"

Nefes alış verişi daha da ağırlaşırken gözlerini kapattı, ellerini yumruk yapmıştı ve sakince duvara sürttü. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum ve hiçbir şey anlayamadığıma yemin edebilirdim. Ne yapmaya çalışıyordu?

En sonunda pozisyonunu korurken dudaklarını aralayıp önce yavaşça diliyle dudaklarını ıslattı, akabinde yavaşça yutkunup konuşmaya başladı. "Boş ver."

Vücudunu düzeltti, gözlerini gözlerime dikti. Az önce sergilediği sakin hâline göre hızlıydı.

Ve oldukça soğuk...

Kaşlarım yavaşça çatıldı, türlü türlü hareketler sergileyip, 'boş ver' mi diyecekti?

"Ne boş veri ya? Ciddi misin sen?"

Çenesi sertleşti. "Hiç olmadığım kadar." Yutkunup kömür karası gözlerini iyice gözlerime odakladı. Sanki oralarda aradığı bir şeyler vardı ancak bulamayacaktı. Onları saklamayı çok iyi öğrenmiştim. Ve huyumdu ki; öğrendiğim şeyleri uygulamaktan asla vazgeçmezdim. En ufak uyguladığım şey bile eskiden bana dayatılan bu sistemin bir parçası oluyordu. Her şey bir düzen içerisindeydi hayatımda.

Bundan mutluydum.

"Ya?" Sesim sinir bozucu bir tonda çıkmıştı, tek kaşımı kaldırdım.

DO, ZİHİN OYUNU | MÂHÎ BİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin