3⭐

3.2K 288 806
                                    

- Günümüz -

"Hayırdır? Karnın mı ağrıyor?" diyen ablama anlamayarak baktım.

"Onu nereden çıkardın?" dediğimde karnımı işaret etti.

"Sabahtan beri bir elin karnında. Ağrıyordur diye düşündüm."

Kendimi gülümsemeye zorladım. "Aynen, ağrıyor biraz. Regl oldum."

"Anladım. Söyleseydin işten gelirken tatlı alırdım sana."

Başımı sağa sola sallarken, "Gerek yok. Canım bir şey istemiyor." demiştim.

"Peki, ben yatacağım. Sen de çok geç uyuma."

"Hmhm."

Ablamın odasına gidişini izledikten sonra yüzümdeki gülümseme silinmiş ve iç çekmiştim. Elimle karnımı okşadım yavaşça, fısıldadım sonra.

"Merak etme bebeğim, babanı bulacağız. Bir daha da asla ayrı kalmayacağız."

- 21 Ay Önce -

Kendime geldiğimde ne ara uyuyakaldığımı hatırlayamamıştım. Elimle gözümü ovuştururken belime sarılan kolları ve arkamdaki bedeni fark ettim.

Gözlerim büyüdü ve elimden destek alarak oturdum hemen. Yanımda yatan mavi saçlı bedenin de uykusunu bölmüştüm. Uykulu gözlerini aralayıp bana bakarak, "Ne oldu?" diye sordu.

Bir de soruyor muydu?!

"Niye yanımda yatıyorsun? Seni sevmediğimi söyledim ya." dedim sinirle.

Birkaç saniye bana baktıktan sonra kaşlarını çattı. "Bunu da mı yapamam? Hiçbir şeye izin vermiyorsun."

Tek kaşımı kaldırdım. "İzin mi? Şu ana kadar benden izin istediğin tek şey zihnimi okumaktı. Beni zorla buraya getirdin, arkadaşlarımı öldürdünüz ve nerede olduğumu bilmiyorum bile!"

Benim gibi oturup, "Özür dilerim." dedi.

"Özür dilemek bir şeyi çözmüyor. Beni gemime götür. Hiç değilse bedenlerini ailelerine götüreyim."

Başını sağa sol salladı. "Götüremem. Gemiyi patlattık, parçalara ayrıldı."

Duyduklarımla nefes alamaz oldum. Kolunu sertçe tutarak, "Ne? Patlattınız mı?" dedim.

Odanın kapısı açılınca ikimizin bakışları da kapıda duran kişiye kaydı. Bizim gemide gördüklerimden biriydi. Kendi dillerinde bir şey söyledi, mavi saçlı beden de aynı şekilde cevap verdi. Kapıdaki kişi bana kısa bir bakış attıktan sonra odadan çıkmış ve kapıyı kapatmıştı.

Ayağa kalkarken, "İşim var, gitmem lazım." dedi.

Kolunu yakaladım. "Öldür beni." dediğimde gözleri büyüdü.

"Ne?"

Tekrarladım. "Öldür beni!"

Yatağa tekrar oturup beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Onu itmek için çırpınırken ağlamaya da başlamıştım. Arkadaşlarımı öldürdükleri yetmemiş, cesetlerine bile saygı duymamışlardı.

"Sakinleşmelisin. Başka çaremiz yoktu. Eğer bulunsalardı, insanların bizden haberleri olurdu."

"Senden nefret ediyorum." diye fısıldadım.

"Sen benim ruh eşimsin, benden nefret edemezsin." dedi sakince. Sarılmayı bırakıp geri çekildiğinde sinirle gözlerine bakmıştım, o ise umursamadan yanaklarımdaki göz yaşlarını silmişti. "Geldiğinden beri yemek yemedin." diyerek hâlâ masanın üstünde duran tepsiyi işaret etti. "Ben gelene kadar bitir o tabağı." Sonra da bir şey olmamış gibi odadan çıkmıştı.

Star Lost | Yang Jeongin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin