13⭐ Final

3.4K 301 342
                                    

Hıçkırıklara boğulduğumda, Jeongin'in kollarının arasındaydım. Ona doğru koşmaya başlar başlamaz o da bana koşmuş ve sıkıca sarılmıştı. Aramızda kalan Min homurdanınca gülümseyerek ayrıldım ve boştaki elimi, Jeongin'in yanağına koydum.

Saçları uzamıştı.

"Yaşıyorsun." dedim gerçekliğini teyit etmek ister gibi. Hayal olmasından çok korkuyordum.

Ellerini, yanaklarıma koyarak dudaklarımızı birleştirdiğinde, hayal olmadığının farkına varmıştım. Özlemle öpüştüğümüz esnada Min, Jeongin'in suratına bir tokat patlatmıştı. Sert değildi elbette, fakat ikimizi ayırmaya yetmişti.

Ben kıkırdadığımda Jeongin kucağımdaki bebeğin farkına yeni varmış gibiydi. Gözleri büyürken birkaç damla daha gözlerinden firar etti. "B-bu?" dedi şaşkınlıkla.

"Oğlumuz." dedim gözyaşları içinde gülümseyerek.

Jeongin hemen Min'i kucağına alırken Min ise huysuzca çırpınmaya başlamıştı. Jeongin, onu umursamadan yanaklarını öperek sarıldı. Kokusunu derince içine çekmiş ve bana bakmıştı.

"Nasıl oldu bu?" dediğinde, "Sence?" demiştim. Şaşkınlıktan kafası gitmişti herhâlde.

"Hayır, bebeği demiyorum. Nasıl buraya geldiniz? Hafızanı silmiştim."

Kaşlarımı çatarak, "Silmedin." dedim.

"Sildiğimden eminim."

"Ama ben her şeyi hatırlıyorum, silmiş olamazsın."

İkimizde, ne olduğunu anlamaya çalışırken  birkaç saniye birbirimize baktık. Min aniden Jeongin'e bir tokat daha atınca ikimiz de ona dönmüştük. Jeongin, Min'in ona tokat attığı elini alıp öptü. "Minicik elleri var bunun."

"Hmhm. Doğumu yalnız yaptım, eğer Min olmasaydı ölürdüm. Beni iyileştirdi."

Kaşlarını kaldırdı. "İsmi Min mi?" diye sorunca başımı sallayarak onayladım. "Aferin oğlum benim. Anneni ben yokken korumuşsun." Kendime engel olamayarak Jeongin'e sarıldım tekrar. Bir kolunu belime koyarak alnıma dudaklarını bastırdı.

"Diğerleri nerede?" diye sordum. Min, bana uzanarak kucağıma gelmek isteyince Jeongin'e sarılmayı bırakarak kucağıma aldım.

"Uzun hikaye fakat endişelenme, hepsi iyi. Gemideler şimdi, ben tek başıma yürüyüşe çıkmıştım." Min, başını boynuma yaslayarak mızırdanınca Jeongin, "Hep böyle huysuz mu?" diye sormuştu.

"Hayır, bugün böyle sadece. Karnın mı acıktı oğlum?" diye sorduğumda onaylayan mırıltılar çıkarmıştı. "Gemiye dönelim o hâlde."

Ben gemiye doğru yürümeye başlayınca Jeongin de heyecanla beni takip etmişti. Gemiye girip Min'i emzirmeye başladırken Jeongin de arkama oturup beni göğsüne çekmişti. Sırtımı ona yaslayıp emzirmeye devam ettim.

"Mucize." dedi fısıltıyla. "Başka açıklama bulamıyorum. Hafızanı silmiştim."

Oğlumun yanağını okşarken, "Kim bilir." demiştim. Min'in huzurlu yüzüne baktım bir süre. "Jeongin?"

"Hm?"

"Ya hatırlamasaydım? Min olmasaydı ve seni hatırlamasaydım, o zaman ne olacaktık? Gerçekten o gün... kurtulmak için hiçbir yol yok muydu?"

İç çekti. "Uzun zamandır bunun pişmanlığını yaşıyorum. Milyonlarca kez bir çıkış yolu var mıydı diye düşündüm ama yoktu, Juhyun. Başka çarem yoktu. Sana zarar verirler diye korktum..."

"Tek başıma çok zorlandım." dedim, yaşadıklarımın ağırlığıyla gözlerim dolmuştu. "Ailemle vedalaşmadan arkamda bıraktım onları. Aylarca uzayda yalnızdım. Yaşayıp yaşamadığını da bilmiyordum."

Star Lost | Yang Jeongin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin