Bunu yayımlayıp ders çalışacağım. Bol yorum yapın da motivasyon olsun bana :")
•
Bazı şeyler canımı çok yakıyordu.
Mesela, Jeongin'in hiçbir duygusunu hissedemiyordum.
Gün geçtikçe büyüyen karnım ve hareketlenen bebeğimin, kaç aylık olduğunu bilmeyecek kadar günlerim birbirine girmişti. Koordinat ezberlemekte iyi olduğum için, rastgele dolaşmıyordum ama yine de uzun bir zamandır bu sonsuz boşluktaydım. Bebeğim olmasaydı yapayalnız olurdum.
Ağlamaktan gözlerimde yaş kalmamıştı artık. İstesem de ağlayamıyordum. Uyuyamıyor, birkaç günde bir yorgunluktan bayılıyordum. Aşerdiğim hiçbir şey gemide yoktu, bir de buna sinirlerim bozuluyordu.
Tabi bir de, annemi ve ablamı arkamda bırakmış olmam vardı. Habersiz gittiğim için kim bilir ne kadar kızmışlardı bana? Keşke onlara sıkıca sarılıp her şeyi, en ince ayrıntısına kadar anlatabilseydim ama olmazdı. Annem ve ablam olsa bile, karnımdaki miniğin hayatını tehlikeye atacak ufacık bir adım bile atmazdım.
"Neredesin Jeongin? Neredesin? Söyleyebilsen keşke, hemen gelirim yanına."
Her ne kadar, Jeongin'in duygularına dair bir şey hissetmiyor olsam da öldüğüne inanmak istemiyordum.
Benim babam, ben küçükken hastalanıp ölmüştü, yani babasız büyümüştüm. Şimdi bebeğimin de benim gibi babası olmadan büyümesini istemiyordum. Üstelik Jeongin yanımda olursa bana çok yardımcı olurdu. Yanımda olması bile başlı başına büyük bir destek olacaktı, ona ihtiyacım vardı.
•••
En çok korktuğum şeyin başıma geldiğini, suyum geldiğinde anlamıştım. Sancım çok şiddetliydi, öyle ki nefes almak bile zordu.
Doğum başlamış ve beni öylesine hazırlıksız yakalamıştı ki, koridorda acıdan iki büklüm olmuştum. Ayağa kalkacak gücü kendimde bulamazken derin nefesler alarak acıyı azaltmaya çalıştım.
Doğuma kadar Jeongin'i bulmak ve onun iyileştirme gücünden faydalanmayı planlamıştım. Hem böyle, geminin koridordunda doğum yapmak tehlikeliydi, bebek de ben de mikrop kapabilirdik. Jeongin burada olsaydı, doğum için uygun bir yere gidebilir, hatta belki varsa hemşire uzaylılardan yardım bile alabilirdik.
Gözlerim acıdan dolarken sırtımı, arkamdaki duvara yaslayarak tekrar derin bir nefes aldım. "Bebeğim, neden şimdi olmak zorundaydı?" diye dişlerimin arasından konuşmuştum.
Ne kadar sürdüğünü hatırlamıyordum, fakat acı içinde doğurmuştum. Bebeğimi kucağıma alarak göğsüme yasladım, sonrasında ise bilincimi yitirmiştim.
Bebek ağlamasıyle kendime geldiğimde hâla arkamdaki duvara yaslıydım ve kucağımdaki bebek tüm gücüyle ağlıyordu. Muhtemelen sadece birkaç saniyeliğine kendimden geçmiştim.
Ayağa kalkacak gücüm yoktu. Ağlaması yavaş yavaş kesilen bebek dikkatimi çekince, hâlâ acı içinde olan bedenim aniden rahatlamaya başladı. Acım azalmaya başlamıştı ve bu aklıma, Jeongin'in iyileştirme gücünü getirmişti.
Başımı eğerek bebeğime baktım, parmak uçlarından süzülen beyaz ışık huzmelerine karşılık dudaklarım titremişti. Elimi, göğsüme yaslı olan başının arkasına koyarak geri çektim ve kan içindeki yüzüne baktım. Alnındaki mavi işareti görünce ağlamamak için kendi tutsam da; gözlerime odaklanan küçük, mavi gözler ile göz yaşlarım hızla akmaya başlamıştı.
Cinsiyetini de görünce tekrar başını göğsüme yaslayarak hıçkırıklara boğuldum. "Sen gerçekten... Babana nasıl bu kadar benzeyebilirsin, oğlum?"