Motorun bulunduğu odanın önünden geçerken duyduğum konuşma yüzünden durmuştum.
"Emin misin? Orası biraz tehlikeli." diyen Chan'dı. Jeongin ile konuşuyordu.
Jeongin elindeki metalden aleti kenara bırakarak, "Orada her şey var. Juhyun istediğini alsın istiyorum." dedi.
Aralık kapıyı iterek içeri girdiğimde bana bakmışlardı. "Tehlikeli olan ne?" diye sordum.
Jeongin gülümsedi. "Alışverişe gideceğiz ya, orası çok büyük ve kalabalık diye endişelenmiş."
"Eğer tehlikeliyse gitmeyelim." dediğimde Chan beni onaylayacakken Jeongin araya girdi.
"Eve-"
"Tehlikeli değil." derken Chan'a uyaran bir bakış atmıştı. Pek içime sinmemişti ama gidilmeyecek kadar tehlikeli olsa Jeongin de gitmek istemezdi bence.
Başımı salladım. "Tamam o zaman. Ne zaman orada oluruz?"
Chan iç çekerek, "Birkaç saat içinde iniş yaparız. İşin varsa hâllet o zamana kadar." dedi.
"Ne işim olacak benim boş boş dolaşmaktan başka?" diyerek somurttum.
Jeongin yanıma gelip ellerini yanaklarıma koymuş ve sıkmıştı. "Sıkılıyor musun?"
"Tabii ki sıkılıyorum! Bana da bu gemiyi anlatın ki bir işin ucundan tutayım."
Gülümsemesi büyüdü. "Nasıl bu kadar tatlı olabilirsin?" diyerek yanağımı öpünce ben de somurtmayı bırakmış ve gülmüştüm.
Sonraki saatleri birlikte geçirmiştik. Jeongin yapması gereken işleri yaparken ben de ona yardım etmiştim.
İniş yapmak üzere olduğumuza dair bir anons yapan Changbin ile komuta odasına gittik. Koltuğa oturup kemerlerimizi bağladıktan sonra iniş yapmıştık.
"Pekala," diyen Chan'a çevirdim bakışlarımı. "İkiniz de işinizi hızlıca hâlledip gemiye geri döneceksiniz. Anlaşıldı mı?"
"Siz gelmeyecek misiniz?" diye sorduğumda başıyla onaylamıştı.
"Tamam, hemen döneceğiz." dedi Jeongin.
Ben heyecanla kemerimi çözüp koridorda, kapıya doğru koşarken Jeongin de kıkırdayarak arkamdan gelmişti. İlk defa Dünya dışında bir gezegene ayak basacaktım ve koruyucu kıyafet giymeme gerek yoktu!
Sonunda dışarı çıkmamızı sağlayacak kapının önüne geldiğimde nefes nefeseydim. Jeongin beni bekletmemek adına hızla yanıma geldi ve elimi tuttu.
Kapının yanında duran düğmeye basarak açılmasını sağladığında heyecanla elini daha sıkı tutmuştum. Aralanan kapı sayesinde kalabalığın sesini duyabiliyordum.
Kapı tamamen açıldığında ise gözlerim büyümüştü. Gerçekten... böyle bir şeyi asla hayal edemezdim.
Sayamayacağım kadar farklı türde uzaylı kalabalığa karışmıştı. Mağazalar, sanki görünmeyen duvarlar sayesinde üst üste ve yan yana dizilirken kimi uzaylı uçuyor, kimisi bağıra bağıra konuşuyordu.
"Burası da ne böyle?" dedim hayretle.
"Gidelim." dedi Jeongin. Benim aksime oldukça sakindi, doğal olarak. Kim bilir kaç kere gelmişti buraya. Kalabalığa karıştığımızda, "Burası, bu çevredeki en büyük ticaret ağına sahip. Aradığın her şeyi bulabiliriz." demişti.
Fazla bir şey istemiyordum zaten. Günlük kıyafetler ve bir de gelinlik olarak kullanabileceğim bir elbise bulsam yeterdi.
Ben hayran hayran etrafa bakarak incelerken Jeongin nereye gitmemiz gerektiğinden emin adımlarla ilerliyordu. Bir süre öylece yürüdükten sonra adımlarını yavaşlattı. Önümüzdeki uzaylılar bir merdivenden çıkıyor ya da iniyor gibi görünüyorlardı fakat ortada merdiven falan yoktu.