17.BÖLÜM

1K 79 72
                                    


Ders biter bitmez sınıftan çıkmıştım çünkü Draco ile göz göze gelmek bile beni bu kadar heycanlandırıyor ve bir gün ondan ayrı kalmak zorunda olacağımı bilmek çok canımı yakıyordu. Soluğu bizim için artık kutsal olan yere Astronomi Kulesine geldim. Her şeyi kafamda netleştirdiğim, her şeyden habersiz onunla konuşmaya çalıştığım o yer. Hep rüzgarlıydı burası, soğuktu sanki hep kızgındı.

Adım sesi işittim. Umarım o olmasın diye geçirdim içimden.

"Fazla düşünmek zararlı haberin olsun."

O değildi.

"Düşündüğümü nereden çıkardın?"

Mattheo bağdaş kurarak yanıma oturdu.

"Ben bilirim. Çok iyi bilirim."

"Seni bunda iyi yapan şey neydi?"

Kafamı kenara yasladım.

"Kardeşimin
ölümüydü."

Kardeşi mi ölmüştü...
Ona döndüm, o ise önüne dönüktü. İkimizde manzarayı izlemeye başladık. Batan güneş etrafı turuncu bir ateş gibi kaplamıştı. Kardeşinin ölümünü çok merak etmiştim ama burnumu sokmak haddime değildi.

"Nasıl öldü merak etmiyor musun?"

Ediyordum. Ona baktım, merak ettiğimi anlamış gibi baktı ve acı bir gülümsemeden sonra konuşmaya başladı.

"Bir gün, her şeyin çok güzel olduğu bir gün. Ben onbir, o yedi yaşındaydı.Üç kişiydik.Evimiz vardı üç, dört katlı büyük ve güzel bir ev. Yine her şey normaldi ama ufak bir konuda tartışmıştık. O da neydi biliyor musun?"

Başını eğdi. Derin bir nefes alıp devam etti.

" O sene okula başlayacağım için alışveriş yapmıştık. Cüppem ve asamı çok kıskanırdı. Sürekli elinden almaya çalışırdım."

" Sırf çocuk gibi küstüğüm için onu, o pislikle tek bıraktım o odada.Sonra...bir çığlık.Yerde cam parçaları odada sadece tek bir kişi vardı."

O anlattıkça ben geriliyordum çünkü yüzündeki acı ile karışık tebessüm devam ediyordu. Kardeşinin ölümünü kendi ağzından duyuyordu.

"Kardeşimi camdan, dördüncü kattan atmıştı."

Bunun ne kadar acı verici ve korkunç olduğunu dülündüm. Çünkü benim babamda gözlerimin önünde ölmüştü.

"Yerde.. kanlar içinde küçük bir kız çocuğu vardı ve o benim kardeşimdi. Onu öldürende kardeşim dediğim kişiydi Lilith."

Sonunda bana döndü. Gözlerimin tam içine baktı sanki söyleyecek çok şeyi vardı ama sustu.

"Mattheo..."

"Üzülme. Ben artık üzülmüyorum çünkü bir zaman sonra yerini öfkeye bırakıyor."

"Seni düşündüren şey neydi, madem konuşuyoruz bana kendini tanıt Lilith. Acılarını tanıt."

Hangisini?

"Benim anlatabileceğim çok bir şeyim yok."

"Var. Rahatlıyor insan o yüzden dökül gitsin."

"Gerçekten bilmek istiyor musun?"

O an neden Mattheo'nun acıyla gülümsediğini anladım. İçiniz yanarken gülmek, ağlamaktan daha çok şey ifade ediyordu. Gözyaşları akıp giderdi belki ama o acı tebessüm hep orada kalıcaktı.

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin