BÖLÜM 6: Unut Gitsin

60 12 3
                                    


Sinyalin geldiği eve gittiğimizde kapının kapalı olması bile durduramadı bizi. Savcı Bey birkaç kez omuz attı, o da yeterli olmayınca en sonunda yan taraftaki kapının camını kırdı ve o şekilde kapıyı açtı. İçeri girdiğimizde dünyanın en acı manzarasıyla karşı karşıya kaldım. Dilim varmıyordu anlatmaya.. Gözlerimi kapatırsam yok sayabilirim sandım. Olmadı.. Acı bir çığlıkla ellerimi ağzımın üzerine kapatırken Savcı Bey kollarını sarmıştı bedenime, o da ne yapacağını şaşırmıştı. Güneş bir başına yerde öylece hareketsiz yatarken ikimizin de canı çok yanmıştı.

Olduğum yere çakılı kalmıştım sanki. Yapabildiğim tek şey bağırmaktı. Ardı ardına acı çığlıklar atarken Savcı Bey hemen Güneş'in yanına gidip nabzını kontrol etti, sonrasında da bana öyle bir baktı ki ölmek istedim. Bir annenin yaşayabileceği en büyük acıyı ben yıllar sonra ilk defa dibine kadar yaşadım..

Savcı Bey canla başla çabalıyordu. Ambulans çağırdıktan hemen sonra Güneş'e kalp masajı yaptığı sırada ben de kendimi dizlerimin üzerine attım. Güneş'in elini sıkıca tuttum, bembeyaz olan o güzel yüzüne baktım. Öptüm yanaklarını defalarca, saçlarını sevdim, yüzünü sevdim. Ona ilk defa bu kadar yakın olabilmek çok can yakıcıydı. Buz kesmişti elleri, bırakıp gidecek miydi beni sahi? Böyle olmazdı, bu kadar kolay bitmemeliydi.

Savcı Bey uzun uğraşlar sonucunda Güneş'in kalbinin atmadığını fark edince geriye doğru attı kendini kahrolmuş bir şekilde. Ama bitmeyecekti. İzin veremezdim böyle gitmesine. Onun bıraktığı yerden ben başladım. Pes etmeden, umudumu hiç kaybetmeden kalp masajı yaptığım sırada tepki verdi. Öksürmeye başladığında sevinç gözyaşlarımı oracıkta bıraktım. O sırada da ambulans ekibi gelmişti. Güneş'i sedyeye yatırırlarken elimi bütün gücüyle tuttu, bir daha da hiç bırakmadı. 

Ambulansa bindiğimizde sedyenin yanındaki koltuğa oturmuştum ve o kendini bırakır gibi olduğunda ben daha da sıkı tutuyordum elimi, sürekli öpücükler bırakıyordum avcunun içine. Gözlerini minicik araladığında bana baktı, bir damla yaş süzüldü yanağından. Konuşmak istedi ama oksijen maskesi takmışlardı. 'Korkma' gibi bir şey demeye çalıştı, dünyalar benim oldu..


"Bize söyleyebileceğin bir şey var mı Hasan? Kaç saattir bekliyoruz, bir haber yok mu hâlâ?" dedi Savcı Bey, doktor arkadaşını kenara çekerek. 

"Alkol koması.." dediğinde elimi göğsümün üzerine koydum acıyla. "Midesini yıkadık. Zor bir şey atlattı, şu anlık korkulacak bir durum yok ama ileride büyük sorunlar çıkabilir. Dosyasına baktım, öyküsünü inceledim. Ciddi ölçüde alkol almış, bu da hastalığını tetiklemiş."

"N-n-ne hastalığı?" dedim korkarak.

"Güneş doğuştan kalp hastasıymış."

"Nasıl yani? N-ne?" 

"Muhtemelen anne karnında yaşadığı sorunlardan kaynaklanan bir hastalık." o an öyle bir sarsıldım ki tam düşecekken Savcı Bey tuttu. 

"Tamam Hasan, sağ ol.. Bir gelişme olursa hemen bize haber verirsin değil mi? Gel.. Oturalım şöyle." kollarımdan tutup beni sandalyeye oturttuğunda gözlerim karardı resmen. "İyi misin? Ben hemen bir su alıp geleyim sana."

"Gitme."

"Tamam.. Gitmiyorum, bak yanındayım. Gitmeyeceğim." diyerek yanıma oturdu. 

"Hastaymış.. Benim yüzümdenmiş."

"Suçlama kendini sakın. Yok öyle bir şey.. İster miydin sen böyle olmasını?"

"Benden öyle nefret etti, öyle tiksindi ki.. Unutmak istedi, komaya girecek kadar içti. Daha on yedi yaşında bu kız. Daha hayatının başında. Hiç gelmemeliydim, çıkmamalıydım karşısına. O zaman belki.. Belki senden de uzaklaşmazdı. İyi olurdu aranız, sana tutunurdu bir şekilde. Şimdi benim yüzümden senden de uzak duruyor. Kimsesi yok. Öyle yalnız ki saçma sapan ortamlara giriyor. Nasıl bir şey bu? Kaç kişi vardı yanında kim bilir, hepsi kaçmış.. Yardım etmek gelmemiş kimsenin aklına. Onu orada öylece yatarken.." dedim ve sustum.

KIRMIZI DÜĞÜM | ZeyKerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin