BÖLÜM 9: Aşk Değildi

82 12 13
                                    




Freni patlamış kamyon gibi hızla giderken bir şeyin beni durdurması gerekiyordu. Ama sanırım durdurulma yönteminin bu şekilde olmasını düşünmüyordum. Kerem bir anda yüzümü avuçlarının arasına alarak dudaklarımı öperken kalakalmıştım öylece. Cümlemi bitirmenin mi yoksa bunun mu daha iyi olduğunun kararını bir türlü veremedim o andan sonra. Yüzünde mahcup bir ifadeyle geri çekilirken bununla kalmayacağını ikimiz de biliyorduk. Demiştim ya, ateş ve barut misali. Aramızda öylesine büyük bir çekim, öyle bir büyü vardı ki bizi birbirimize çekiyordu ve artık benim de başka çarem kalmamıştı. O mahcup bakışlarını silmek istercesine bu sefer de ben yapıştım dudaklarına, gömleğinin düğmelerini hızlıca açmaya çalışırken..

Kerem koltuğa, yanıma uzandığında nefesimi düzeltmeye çalıştım. Kalbim göğsümü parçalarcasına çarparken sakinleşmeyi bir türlü başaramamıştım. Kerem fark edip sıcacık elini göğsümün üzerine koyduğunda daha fazla dayanamayıp ayağa kalktım. O karanlıkta yerdeki kıyafetlerimi bulmakta biraz zorlandım ama en sonunda üstüme geçirebildim.

Çok telaşlıydım. Bir elimi belime yerleştirdim, diğer elimi de ağzıma götürdüm ve tırnağımı kemirmeye başladım. Asla ama asla Kerem'e bakamıyordum. Kerem ayağa kalkıp yanıma geldiğinde başımı çevirdim.


"Ne yaptım ya ben? Ne yaptım?" diyordum kendi kendime, Kerem kollarımı sıvazladı.

"Güzelim.. Bak bi' bana.. Titriyorsun."

"Yanlıştı Kerem. Bu olmaması gereken bir şeydi. Yapmamalıydık, yanlıştı."

"Yanlış mı? İki insanın birbirini sevmesinin nesi yanlış Hande? Yapma lütfen."

"Sevmek bu değil. Sevmek böyle olmaz.. Git, yalvarırım git. Güneş gelir birazdan, görmesin seni. Allah'ım.. Ne yaptım ben?" gömleğini yerden alıp ona uzattım.


Kerem gömleğini giyerken ben de göğsündeki dövmeye bakmaktan alıkoyamadım kendimi. Sonra çok eskiye gittim. Süper kahramanım olacak sandığım adamın da aynı yerde bir 'güneş' dövmesi vardı. Küçük bir dövmeydi ama gözüme çarpmıştı o haldeyken bile.. Kerem'inki ise daha büyük bir dövmeydi, fazla inceleyemedim ama bir anlamının olduğuna emindim.


"Git artık."

"Gideceğim ama önce bir şeyi öğrenmek istiyorum. Bu.." dedi sırtımdaki yara izinin yanına dokunarak. "Ne zaman, nasıl oldu?"

"Eski. Çok eski. Hatırlamıyorum." dedim kendimi geri çekerek.

"Güvenmiyorsun bana."

"Neden izin verdin buna? Sana güvendim ama güvenimi boşa çıkardın. Neden yaptın?" dediğinde kollarımı yavaşça tuttu.

"Ben kendimde değildim ki. Seni görünce aklımı kaybediyorum sanki Hande, neden anlamak istemiyorsun? Aklımı kaybediyorum, kendimi kaybediyorum. Sadece seni düşlüyorum, seni istiyorum. Böyle.. Böyle kocaman sarılmak istiyorum sana. O dudaklarına öyle uzaktan uzaktan bakıyorum ya, siliniyorum sanki yeryüzünden. Yok olmak, sonra tekrar tekrar yeniden doğmak gibi. Yenileniyor işte bütün hücrelerim seninle, bildiğim ne varsa hepsini unutuyorum. Ezberimi bozuyorsun. Özür dilerim Hande. Seni incittiysem, korkuttuysam.." diyerek alnını omzuma yasladı. Elimi ensesine doğru götürdüm ama dokunamadım.

"Gelme bir daha yanıma."

"Neden bu kadar cesaretsizsin?" dedi kendini geri çekerek, gözlerimin içine baktı.

"Neden mi? Neden diye soruyorsun bana, öyle mi? Aç kulaklarını, dinle beni! Neden mi?!"


Bunca zaman her şeyden kaçmış, herkesten saklanmıştım. Yaşadıklarımı kimsenin bilmesini istemedim, bu yüzden ailemden bile uzak durmak zorunda kaldım. Ama artık her şeyi anlatma vaktiydi. Eğer Kerem benimle beraber olmak istiyorsa benimle ilgili her şeyi bilmeliydi. Tam kendimi hazır hissettiğim anda her şeyi haykıracakken kapının açıldığını duyduk, Güneş gelmişti. Salona girip ikimize de baktı ve ne olduğunu anlamaya çalıştı kendince. Utanmıştım, yüzüne bakamadım.


KIRMIZI DÜĞÜM | ZeyKerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin