BÖLÜM 7: Kıyamet Kopsa Bile

68 10 2
                                    


Unut gitsin demek ne kolaydı, unutabilmek bazen söz konusu bile olamazdı. Ne yaşadığın, ne kadar yaşadığın fark etmez. Yaşarken ne hissettiğin önemli, ne kadar değer verdiğin, nasıl güvendiğin.. Bütün bunların toplamı bir hayatın sirayeti. Aynada gördüğün aksini insan unutabilir mi? Aynaya her baktığında onu görmek de sevdaya dahil mi?

Nefret derken, öfkemden kendimi yiyip bitirirken bir şeyi atlamışım ben. Hiç sevmemişim meğer, hiç de sevilmemişim.. Yok saymışım böylesine güzel bir duygunun varlığını, hiç umursamamışım. Mutlu edeceğini hiç sanmamışım. Ben öyle yitip gitmişim ki negatif duyguların ardında, hiç mutlu olamamışım. Sevmenin bu denli iyi geleceğini anlamamışım. Hep itelemişim, her zaman ertelemişim. O yüzdendi bu denli kaçışım, kendimden bile. O yüzdendi sevgiye inanmayışım.. 

Telefonla gelmişti acı bir haber, acıyı doruklarda yaşamıştım o andan itibaren. Hastaneye gidene kadar ölüp ölüp dirilmiştim resmen. Savcı Beyi de uyanmış bir şekilde görmeden yüreğime soğuk su serpilmemişti hiç. Hastane koridorunda Güneş'i görünce aslında tüm umudumu yitirmiştim. Sandalyeye oturup başını öne eğmiş, tırnaklarını kemiriyordu. Oğuz hemen yanı başındaydı ve sırtına dokunmak için elini uzattı ama yapamadı. Bense camdan Savcı Beyi görüp hemen içeri girdim.


"Çok korkuttun beni.. İyisin, çok şükür." dedim omzundaki sargıya hüzün dolu gözlerle bakarken.

"Siz nereden çıktınız?" dedi gülümseyerek. Beni görünce saygısından doğrulmaya çalıştı.

"Bari bu haldeyken bırakalım sizi bizi ya.." yatağın kenarına oturup elini tuttum. "Neden kimse yok? Ailene haber vermediler mi?"

"Ben istemedim. Annem çok korkar, üzülür. Önemli bir şey değil zaten. Ama sen geldin.. Mutlu oldum."

"Geleceğim tabii, hiç bırakır mıyım seni bu halde? Sen öyle az buz bir iyilik yapmadın bana Savcı Bey, unutmam seni bir ömür boyu.. Bu nasıl oldu? Kim yaptı bunu?"

"Bilmiyorum.. Ama Güneş yanımdaydı, o iyi değil mi?" o an ayağa fırladım birden istemsizce, ellerimi ağzımın üzerine kapattım.

"Ne dedin sen? Anlamadım, ne? Güneş yanında mıydı?" 

"Hande-"

"Ne? Nasıl yaparsın bunu? Ne yaptın, Güneş yanındayken operasyona falan mı gittin? Nasıl bir sorumsuzluk bu? Güneş'i böyle bir tehlikenin içine nasıl sürüklersin sen? Onu da geçtim o daha bir çocuk, böyle bir şeye şahit olmasına nasıl izin verdin ya?" 

"Ben-"

"Sakın bir şey söyleme. Aklı başında biri sanmıştım ben de seni, yanılmışım. Güneş'ten uzak duracaksın bundan sonra. Yanına yaklaşma." 


Güneş deyince akar sular durmuştu bende. Dünya, yeryüzü, gökyüzü.. En ufak bir zaman akışı yoktu o an beynimde. Güneş, tehlike, silahlı adamlar.. Beynimden vurulmuşa döndüm bunu idrak edebildiğim her an. Anlayamadım, gözümün önünden bin bir türlü ihtimal geçti. Çakılı kaldım orada. Kızdım Savcı Beye, çok öfkelendim. Hatta bir ara nefret bile ettim..


"Yürü Güneş, gidiyoruz." dedim bileğinden tutarak.

"Ne oluyor be?" 

"Bir sorun yok değil mi Hande Hanım? Kerem Savcım iyi mi?" dedi Oğuz.

"Nereye gidiyoruz Kerem Savcı bu haldeyken, delirdin mi ya?" dedi Güneş.

KIRMIZI DÜĞÜM | ZeyKerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin