BÖLÜM 10: Sevmek Suçtur

74 10 19
                                    




Annemin çalıştığı tekstil atölyesinden içeri girdiğimde direkt olarak onu buldum ve yanına gittim. Beni gördüğü anda yerinden kalktı, kolumdan tutup beni dışarı çıkardı.


"...Güneş'in babası-" derken arkamdan birinin gelip elimi sıkıca tuttuğunu hissettim, sonrasında da Kerem'in sesini duydum.

"Benim." dediğinde kalakaldım öylece. "G-Güneş'in babası benim." kafamı kaldırıp da ona baktığım anda bir şaşkınlık daha yaşadım, Güneş de ileriden şok ve öfkeyle karışık bize bakıyordu.


Kulaklarım doğru mu işitmişti? Yoksa tam da kıyametin kopmasını isteyeceğim bir anda mıydım? Aman Allah'ım, bu kadarı fazla değil mi? Zaten zar zor çıkmışım annemin karşısına, zaten söyleyeceklerim boyumu aşıyor. İtiraf ediyorum, onca söze rağmen hâlâ utanıyorum. Kabul görmemekten çekiniyorum çünkü, yaşadıklarımın ağırlığı altında eziliyorum.

Kerem'in sıcacık ellerinden başka hiçbir şey hissedemedim o an. Annemin bu olanlara bir türlü anlam veremeyen bakışlarından kaçacak delik aradım kendime. Ya Güneş'in hissettikleri? Onlar ne olacak? Bir kenarda durmuş öylece bakıyor bize, belki inanmak istedi. Belki de çoktan inandı bu duyduklarına. Nasıl düzelteceğim şimdi ben bu durumu, onaylasam bir türlü reddetsem başka..

Kerem şimdi durumu toparlamak için kıvranırken Güneş ise çoktan kaybolmuştu ortalıktan. Ama ben peşinden gidemedim. Bir kez daha bir başına bıraktım onu, düşüncelerinin arasında boğulmasına göz yumdum. Tıpkı Güneş gibi bize şaşkınlıkla bakan biri daha vardı; Yağmur.. Ona da tek kelime edemedim. Gözlerimin önünde paramparça oldu, hissettim. Ama sadece sustum.


"Merhaba Candan Hanım. Ben Cumhuriyet Savcısı Kerem Volkan." diyerek elini uzattı ama annemden karşılık alamadı. "Bir hata yaptım.. Kızınızı çok üzdüm, bunun için de köpek gibi pişmanım. Bundan yıllar önce Hande ile birbirimizi severek evlendik. Ama ben Hande'nin sevgisine layık olamadım. Kızımız daha çok küçükken onları bırakıp gittim." elini bütün gücümle sıktım durması için ama başaramadım. "Eğer izin verirseniz sizin karşınızda ondan bir özür dilemek istiyorum."

"Sizin meseleniz beni hiç alakadar etmiyor."

"Hemen kestirip atmayın Candan Hanım. Belki sessizliğinden anlaması zordur ama Hande sizi çok özledi. Bakın ben-"

"Bırakıp gittin, öyle mi?" dediğinde Kerem başını öne eğdi. "Üzülme, hatalı sen değilsin. Eğer senin gibi birini sevdiyse Hande hatalıdır. Çünkü ona baktığımda kendimi görüyorum, hiç değmeyecek bir adam uğruna hayatını mahvetmiş." dedi ve içeri girdi annem.

"Ne yaptın sen?" 

"Belki bir nebze annen ile aran düzelir diye yaptım Hande. Kötü bir şey yapmak istemedim."

"Yapmak zorunda değildin Kerem, neden yaptın?" dedim sakin olamayan bir ses tonuyla.

"Evet, değildim. Ama-"

"Ne ama, ne? Kahraman olmaya mı çalışıyorsun hâlâ? Yapma bunu. Bu kadar iyi olma. Yok çünkü senden bir tane daha. Hiç beklemediğim bir anda gelip de iyi kalplerin hâlâ var olduğuna dair umutlarımı yeşertme benim. Sonra çok fena boşluğa düşüyorum, çok yanılıyorum. Yapma bunu. Sen böyle kalbimi sıcacık ediyorsun, ben sana aşık oluyorum. Sonra başka biri çıkıyor karşıma, senin gibi sanıyorum. Dünya böyle bir yer değil, tozpembe hiç değil." sesim titremişti, yavaşça yüzüme doğru yaklaşıp yanağıma minik bir öpücük bıraktı.

"Ama ben varım işte, eğer istersen.. Tamam dersen, kollarını boynuma sararsan, kalbini açarsan. Varım. Yetmez mi?"

"Yetmiyor. Kırılan kalpleri ne yapacağız? Şimdi lütfen git ve Yağmur'a gerçekleri anlat."

KIRMIZI DÜĞÜM | ZeyKerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin