BÖLÜM 3: Ben, Senin Annenim!

155 11 1
                                    


~Hande~ 


Ne derler bilirsiniz; 

Gönül yorgun düştüğünde, yürek dilsiz kalırmış...


Yıllar sonra ilk defa başımı yastığa koyduğumda güvende hissetmiştim kendimi o gece. Hemen yan taraftaki odada bir bakışıyla bile dünyanın en derin güven duygusunu hissettiren adamla aramdaki o duvara döndüm. Sabaha kadar uyuyamadım. Kimse böyle davranmadı bana bugüne dek. Gördüler ne kadar derbeder olduğumu. Bir kenarda hep sessiz sedasız oturdum ben, yüzüme bakıp güldüler geçtiler sadece. Kimse 'nasılsın' diye sormadı, sırtıma bir yastık koyma derdine düşmedi. Kimse benim iyiliğimi istemedi. Ben hep kaçtım, onlar hiç kovalamadı. Arkama baka baka gitmeye çalışırken kimse peşimden gelmedi..

İlk defa biri benimle ilgilenince bu durum çok ters tepti bende. Tuhaf hissettim. Hep bir 'acaba' sorusu dolanıp durdu kafamda. Bir çıkarı mı vardı benim üzerimde ya da o da yardım ediyor gibi mi görünecekti sadece? Bir tek Savcı Beye karşı olan bir güvensizlik değildi bu elbette, başıma gelenlerden sonra hayat bana çok şey öğretmişti..

Yetimhaneye gittiğimde işlerin bu kadar zor olacağını henüz fark etmemiştim. Sınandığım bir acıyla yüz yüze geldiğimde tek çarenin kaçmak olduğunu anladım. Görevli bana aradığım o genç kızın soyadını soruyordu ve benim buna dair en ufak bir fikrim yoktu. Aslında herhangi bir yetimhanede olduğuna dair de bir bilgi yoktu elimde. Belki çoktan ölmüştü.. Hastane kayıtlarına bakmayı da istedim ama bunu yapacak gücü bulamadım kendimde..

On yedi yıl sonra yaşadığım şehre tekrar döndüğümde beraberimde pek çok soru işaretini de getirmiş bulundum. Peki bunca zaman neredeydim, ne yaptım? Nasıl hayatta kaldım? On yedisinde hayattan kopardıkları o genç kıza ne oldu? Hepsinin cevabı bendeydi ama soran kimse yoktu.

Yıllar önce terk ettiğim o eve uzaktan bakmak istedim ama orası artık başka birilerine yuva olmuş. Annemler taşınmış hem de beni hiç düşünmemişler. Geri dönüp de onları bulamazsam diye bir telaşları olmamış hiç. Bunu fark etmek ne kadar kırıcı, anlatamam..

Şimdi her şeyi ardımda bırakıp yeni bir başlangıç yapma zamanıydı. Canımı yakanlara kabus olmadan hemen önce..

Bir ev bile bulmaya vaktim olmadan akademisyenlik yapacağım üniversitenin önünde buldum kendimi. Herkes yanımdan geçip içeri girdi, ben bir süre bahçede öylece kaldım. Aklım hâlâ yetimhanedeydi. Orada 'Güneş' diye biri olmasaydı herhalde en azından bu bilgiyi verirlerdi bana. Ama aradığım Güneş orada mıydı, onu bilmiyordum. Aramak bile yoktu aslında aklımda. İstanbul'a gelirken bunu hiç düşünmemiştim ama geldiğimde yaptığım ilk şeylerden biri olmuştu. Ne yüzle arıyordum onu, hangi yüzle çıkacaktım karşısına? 

Okul yönetimiyle konuştuktan sonra bana odamı gösterdiler ve yerleşmem için biraz vaktimin olduğunu söylediler ancak benim masaya koyabileceğim bir çerçeve bile yoktu. Sınıfa geçtiğimde daha kimse gelmemişti. Masamın üzerine oturdum, öğrenciler birer birer gelirken ben de pencereden dışarıyı izliyordum. Tam giriş yapacakken kapı açıldı, o sırada da yoklama listesine baktığım için kimin geldiğine bakmamıştım hiç.


"Hocam biraz geç kaldım, kusura bakmayın. Geçebilir miyim?" 

"İsim neydi?" 

"Güneş. Güneş Derman." 


O an o ismi duyduğumda bir bıçak saplandı yüreğime. Aniden kafamı kaldırıp ona baktığımda daha da kötü oldum. Bir isim benzerliği der geçerim diye düşünürken öyle geçiştiremeyeceğimi daha onu ilk gördüğümde anlamıştım çünkü karşımda bana tıpatıp benzeyen gencecik bir kız vardı..

KIRMIZI DÜĞÜM | ZeyKerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin