BÖLÜM 12: Düğün Hediyesi

68 10 8
                                    




~Hande~


Gecenin bir vakti kapı çaldığında endişelenmiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Gecenin bir vakti kapı çaldığında endişelenmiştim. Yine Güneş dışarı çıktı da gecenin dördünde eve geliyor sanmıştım. Ama karşımda Kerem'i görünce kendime kızdım. Artık Güneş'e bir şekilde güvenmem gerekiyordu. Geceleri sürekli kalkıp da kapısını aralayıp ona bakmamalıydım mesela. Arkadaşıyla gündüz vakti kahve içmeye çıkarken bile bana haber veriyordu zaten. Aramızdaki güven duygusunu bir şekilde sağlamlaştırmak zorundaydım.

Kerem'in ilk defa bir derdinin olduğunu ve bunu bana anlattığını görüyordum, şaşkındım. Muhtemelen benim yüzümden mesleğini kaybedecek raddeye gelmiş, duyduğum anda kendimi suçlamaya başlamıştım. Canım sıkılmıştı. Bir de üstüne gelen telefonla beraber aklıma gelmeyen şey gerçek oldu. Telefon çalıyordu, arayan ise Güneş'ti.


"Ben çok kötü bir şey yaptım."

"N-ne? Ne diyorsun Güneş? Alo? Cevap ver.. Bir şey söyle. Neredesin?"

"Ait olduğum yerde."


Telefonu elimden düşürdüğümde Kerem'e baktım. Ben ayağa fırlayınca Kerem de telaşlanmıştı. Elim ayağım titriyordu, zor da olsa bir şekilde ona anlatmaya çalıştım durumu. Beraber düşündük, Güneş'in ait olduğu yer neresiydi?

Her geçen saniye Güneş'i kaybettiğimi düşünüyordum ve bu canımı yakıyordu. Onu bir an önce bulmam gerekiyordu. Beş dakika sonrası bile çok geç olabilirdi. Güneş kendine bir şey yapabilirdi, başına bir şey gelebilirdi.. Çaresiz kaldığım her an ondan uzaklaşıyordum sanki. O.. İçimden söylerken bile çekindiğim, 'o' diye bahsetmekten öte gidemediğim, 'kızım' diyemediğim..

Kerem sakin olmaya çalışarak birkaç telefon görüşmesi yaptığı sırada aklıma bir yer geldi ve hemen kolundan tutup onu dışarı doğru çektim. Arabasına bindiğimizde aklımdaki şeyi onunla da paylaştım, hiç tereddüt etmeden sürmeye başladı. Vardığımızda haksız çıkmadığımı gördüm. Güneş gerçekten de Keremlerin evinin önündeki ağacın altında, çöplerin arasında öylece oturuyordu. Her yeri kesik, kan içinde kalmış. Makyajı akmış. Üzerinde ise kanlı bir gelinlik.


"Güneş? Ne yapıyorsun burada böyle?" dedi Kerem, o da ne diyeceğini bilemiyordu. Bense bir kenarda kaskatı kesilmişim, farkında değilim. Güneş'in yanına gitmeliydim, hiç yapamadığım bir şeyi yapmam gerekiyordu. 'Anne' olmanın tam vaktiydi.

"Güneş.. Bitanem.. İyi misin? Y-ya-yaralanmışsın. Ne oldu sana Güneş? Her yerin kan olmuş.. Ne oldu bebeğim?" gözyaşlarım yanaklarımdan hızlıca akarken ona yaklaştığım sırada Güneş kafasını kaldırıp önce boş gözlerle bana baktı, sonra güldü.

"Senin için yaptım Öğretmen Hanım." öyle tuhaf gülüyordu ki.. "Nasıl? Yakışmış mı?" ayağa kalktığında kollarını tutup kesiklere baktım, neyse ki fazla derin görünmüyordu.

KIRMIZI DÜĞÜM | ZeyKerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin