BÖLÜM 8: Vuslat

88 12 8
                                    




~Güneş~


Ben Güneş Derman.

Adımı, soğuk bir gecede beni vicdansızca bir ağacın altına bırakıp giden annem vermiş. Soyadımı ise rastgele seçmişler. Ne acı, değil mi? Kimsenin bir şeyi olamamışım ben. Öyle taş kalpli bir annem varmış ki onun hatalarının sonucunu hep ben çekmişim. Onun yüzünden hayata beş sıfır yenik başlayan ben olmuşum. Ondan sonra ne yapsam eksi, ne yapsam hata. Elimi neye atsam kuruturum ben, ne kadar inkar etsem de benden farksız olan bir annenin kızıyım.

Annem bırakmış ama annemi de beni de hiç tanımayan yabancı bir adam tutmuş elimden. Ağacın altında çöplerin arasında bulmuş beni, iyilik yaptığını sanarak yetimhaneye bırakmış. Ona da kızgınım içten içe, bir başkası bulsa evine alırdı belki beni. Kendi çocuğu gibi büyütür, hiçbir şeyimi eksik etmezdi. Belki birileri gerçekten anne ve babam olabilirdi. Bu şansı da o yabancı adam almış benden. Acıyorum kendime aslında, bunu bile bir şans olarak görüyorum işte. Ne zavallıyım..

Yetimhanede neler yaşadığımdan bahsetmeme gerek var mı, bilmiyorum. Tokat attıkları da oldu, sopayla sırtıma vurdukları da.. El kadar bir çocuk sesli güldü, biraz yaramazlık yaptı diye bunu hak eder mi? Ediyormuş meğer.. Kaç gece morluklar yüzünden sırtüstü yatamadım, pek de önemi yok aslında artık. Oradan çıkmak adına yalvardığım günler oldu benim, kim duydu ki sesimi?

Bazen çocukları olmayan bir aile gelir, aramızdan birini çocukları olarak seçip götürürlerdi. Neye göre seçerler hiç anlamam, hâlâ da bilmem. Olabildiğince sevimli gözükmeye çalışırdım, kocaman gülümserdim kim gelirse gelsin. Yeter ki beni alsın, bu cehennemden kurtarsın. Ama birinin beni alması, evini açması yasaktı sanki. Belki de Kerem Savcı bu şartla vermişti beni yetimhaneye, bilmiyorum. Cesaretimi toplayıp da soramadım henüz, 'evet' demesinden korktum çünkü..

Ben de oyunu kuralına göre oynamaktan sıkıldım..


"Sür." dedim bahçede bekleyen Oğuz'un arabasına binerek. "Hızlı sür, bitsin şu işkence bir an önce."

"A-ar.. Ön.. Aman.. Arkaya yani.. Arkaya binebilirdin." direksiyona geçerken dili tutulmuştu resmen, eli ayağına dolaşmıştı.

"Sen bu arabayı sürebileceğine emin misin?" dedim ve güldüm.

"Allah.." dedi gülüşümü tüm dikkatiyle izlerken, yutkunamadı. "Yani.. Sür.. Sürerim ya, sürerim herhalde. Nasıldı bu? Allah Allah.. Vites geçmiyor. Gaz da tutmuyor, anlamadım."

"Önce arabayı çalıştırman gerekiyordu sanırım." dediğimde anahtarı çevirip arabayı çalıştırmayı başardı.

"N-nereye gidiyoruz?"

"Sevgilimin yanına."


**


~Kerem~


Bir duyum üzerine kumarhaneyi basmak üzere yola çıktığımızda adresi öğrenince hiç de yabancı gelmedi bana. Neresi olduğunu çok iyi biliyordum. Lise sondayken birkaç kere uğradığım bir yerdi benim de, Ahmet denen o adam sokmuştu beni bu işe. Ama hatamı erken anlamış, yolun başındayken dönmüştüm. Şimdi oraya suçüstü yapmak üzere giderken bir değişik hissetmiştim kendimi, on yedi yıl sonra ilk defa görecektim Ahmet ve adamlarının yüzünü..

"Yanlış yaptı Savcı, yanlış yaptın!" diye bağırdı Tahsin. O sırada çok kötü bir şey geldi başıma, başka nasıl anlatılır bilmiyorum. Kötü yani.. Baya kötü.. Orada bütün sert duruşumu sergilerken, o kendini bilmezlere korku salarken birden küçüldüm, yerin dibine girmek istedim. İki polis memuru eşliğinde Hande'nin de elinde kelepçeyle içeriden çıktığını görünce etraftaki binalar üstüme yıkıldı sanki, hepsinin altında kalakaldım bir anda. Göz göze geldik, ancak ne üzgündü ne de pişman.

KIRMIZI DÜĞÜM | ZeyKerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin