Hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalmanın çok önemli olduğunu düşünüyorsan, onları yendin demektir. ~George OrwellBuraya başlama tarihini bırakabilirsin.
30.12.21
İyi okumalar dilerim.💙✨
✦✧✦
Görkem Ertuğ Değirmenci
İçimdeki sıkıntı aldığım yeni görevden kaynaklıydı. Sinirlerimi zıplatan şey öğrendiğim detaylardı. Öfkemi katlayan şey özgürlüğe edilen hakaretti. Gözümü döndüren şey ise adaletsizlikti. Sıkıntılı bir nefes aldım ciğerlerime ve hiddetle devam ettim yoluma. Adımlarımın zeminde bıraktığı sesler, yere düşen yağmur damlalarının zeminle buluşmasıyla süslenip tekrar bana ulaşıyordu.
Arabamdan inip ekibimle ortak yaşadığımız evime doğru yürüdüğüm kısa mesafede bile sırılsıklam olmuştum. Derdim bu değildi. Sağ elim sıktığım yumruğumun etkisiyle bembeyaz olmuştu, sol elimle ise sıkıca kavramıştım dosyaları. Eve ulaştığımda çaldım kapıyı, çok geçmeden kapı aralandı ve Merih'in yüzü göründü. "Hoş geldin."
Başımı salladım ve içeri girdim, çok da hoş gelmiş sayılmazdım. Ortak yaşadığımız büyük evimizin koridorunda yürümeye başladım. Arkamdan gelen adım seslerini duyabiliyordum. "Görkem, bir sorun mu var kardeşim?"
"Toplanın."
Toplantı odasına girip kapıyı ardımdan kapattım, şaşkınlıkla arkamda duran yüzünün haline gülecek durumda değildim. Toplantı odasının ortasındaki siyah, mat ve dikdörtgen şeklindeki masanın başına ilerledim. Elimdeki dosyaları masanın üzerine bıraktım. Üstümdeki deri ceketi çıkarıp deri kaplamalı sandalyelerden sağ yanımda durana bıraktığımda çok geçmeden kapı aralanmış ve içeri Atakan ile Simge girmişti. "Görev mi var?"
Simge'nin sorusuna karşılık belli belirsiz başımı salladım. Atakan deri sandalyelerden birine oturdu ve kıvırcık saçlarını karıştırıp gözlüğünü burnuna itti. Bakışları benim üzerimdeydi, neyim olduğunu çözmeye çalışıyor gibi bir hali vardı. O sırada Serra ve Merih de gelmişti. Hepsi yerlerine oturduğu sırada sağ elimi ıslanmış siyah saçlarımdan geçirdim ve iki elimi masaya dayayıp hafifçe eğildim. Hepsinin bakışlarını üzerimde hissederken ben bildiklerimin ağırlığı altında ezildiğimi hissediyordum. "Bu zamana kadar yapmış olduğumuz en büyük görevin teklifini aldım. Manevi anlamda. Bu görevden hiçbir şey kazanmayacağız ama çok şey kazandıracağız. Zorlu bir yolculuk, eğer tereddütünüz varsa ve karşılık alamayacağınız için görev içinize sinmediyse şimdi bu odayı terk edin. Çünkü görevi anlatmaya başladığımda geri dönüşü olmayacak."
Onaylamaz bir mırıltı çıkardı Serra. "Ne zaman seni yalnız bıraktık Görkem? Her seferinde aynı konuşmayı yapmayı bırak lütfen."
"Hepinizin fikirlerine saygı duyduğum için bu konuşmayı yapıyorum." Bakışlarımı Serra'dan alıp tüm dostlarımda gezdirdim. "Ve fikirler değişkenlik gösterir."
"Paranın hiçbir önemi yok." Konuşan Atakan'dan başkası değildi. "Hiçbir zaman o sıfırlarla ilgilenmedik, biliyorsun. Biz bir ekibiz."
"Biliyorum." Bu yüzden onlara kardeşim diyordum. Bakışlarımı Serra ve Atakan'dan alıp Simge ve Merih'e çevirdim. İlk konuşan Merih oldu. "Ben konu ölüm de olsa her zaman seninleyim Değirmenci." Bir baş selamı verdim. Bunun öylesine bir söz olmadığını bilecek kadar uzun süredir tanıyordum onu. Ama onları peşimden zorlu bir yolculuğa rızalarını almadan sürükleyemezdim. Cehenneme bile gitsem gıklarını çıkarmadan peşimden gelecek olan dört kişiden oluşuyordu ekibim. Bunu biliyordum ama en azından bir kez daha sorup onların da onayını almak istiyordum, vicdanım taşıyamayacağı bir yükü daha sırtlamak istemiyordu. "Sağ ol kardeşim." Simge'ye döndü bakışlarım, o da bana bakıyordu. "Gerçekten sormadın sayıyorum Görkem, anlat hadi. Neymiş görev?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK DENEY
Science FictionTarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki yıl önce de teşebbüs edilmişti. Çok büyük bir prodüksiyonla, tüm dünya devletlerinden alınan izinle...