1 Ay Sonra
Dünya zayıfların yaşam mücadelesi verebileceği bir yer değildi. Çabaladıkça battığın bir bataklıktı, bu bataklıkta kimse sana yardım eli uzatmazdı çoğu zaman. Eğer kendini o bataklıktan kurtarırsan şanslısın aksi taktirde o bataklıkta ölümü bekleyeceksin, başka bir yolu yoktu.
Uyanışımdan bu yana bir ay olmuştu, lakin benim hayatım kaplumbağa hızlıyla ilerliyordu sanki. Bir ay olmasına rağmen beynimin içi boş bir tenekeydi hala, ara sıra o tenekenin içine damlayan yağmur damlaları gibi gözlerimin önüne gelen görüntüler benden kaçmak istercesine anında siliniyordu beynimden.
Uzun süre yürümediğim için kullanamadığım bacaklarımı şimdi kullanabiliyordum, sanrım bir ayda tek bunu başarabilmiştim.
O gece yanıma gelen adam bir daha gelmemişti, yada gelmişti ama ben fark etmemiştim. Ses tonu hala kulaklarımda yankılanırken ay ışığında parlayan çehresi gözlerimin önünden gitmiyordu. Beynimde biriken ama yanıtlarını alamadığım soruları elimin tersiyle bir kenara itip yattığım yatağın içinde bacaklarımı kendime çekerek daha da küçüldüm.
Gözlerimi perdesi acık duran cama çevirip yağan yağmuru izlemeye başladım. Yağmur damlaları gökyüzünden süzülüp cama vuruyor ve eşsiz güzellikteki o sesini bana sunuyordu. Dünyadaki en güzel seslerden seslerden birisi yağmur sesi olabilirdi, insanı inine çeken cinsten.
Düşündüm.... kim olduğumu, geçmişimi, Ailemi hepsini tek tek düşündüm beynimin en ücra köşelerini kazıya kazıya düşündüm ama tek hatırladığım annemin ve babamın yüzleriydi. Nur'un bu konudaki katkısı daha çoktu, o olmasa hatırlayamayacaktım belki de. Annemin ve babamın resmini bana göstererek beynimin bir şeyler hatırlamasına yardımcı olmuştu.
Derin bir nefes alıp içimdeki boşluğu doldurmaya çalıştım ama olmuyordu içimdeki boşluk dolmuyordu. Kapının usulca açılıp kapanmasını duysam da hiçbir tepki vermedim. Bir aydır yaşayan bir ceset gibiydim, gülmüyor ,konuşmuyordum. Beni ayakta tutacak kadar yemek yiyor ardından sessizliğe gömülüyordum.
Ailem ölmüştü ama ben bunu hatırlamıyordum. Ailemin katili dışarıdaydı onun bile kim olduğunu bilmiyordum, yada biliyordum ama hatırlamıyordum.
Yatağın kenarı çökmesiyle bakışlarımı uyuşuk bir şekilde o yöne çevirdim, Nur yüzündeki sevecen gülümsemeyle bana bakıyordu.
"Hadi kalk bakalım uyuşuk şey, yeter bu kadar yattığın akşam oldu, hem misafirimiz var." Boş gözlerle yüzüne bakmaya devam ettim tepkisiz bir şekilde. Nur derin bir nefes verip oturduğu yerden kalkıp beni kolumdan tutarak yattığım yerde doğrulttu.
"Hadi ama Ezka." Kolumu ondan kurtarıp, umursamaz ses tonumla konuştum.
"İstemiyorum Nur." Nur beni duymuyormuş gibi davranıp odadaki dolaba ilerleyip içerisini karıştırmaya başladı, kısa bir uğraşın ardından içerisinden aldığı siyah tulumu bana atıp dolabı kurcalamaya devam etti.
"Hadi giy onu." Sıkıntılı bir şekilde nefesimi dışarıya bırakıp tulumu elime alıp banyoya girdim. Üzerimdeki pijamaları uyuşuk çıkartıp uyuşuk hareketlerle tulumu giyindim, sade ama gayet güzel bir tulumdu. Bakışlarımı aynaya çevirip ifadesizce yüzüme baktım, uykusuzluktan gözlerimin içi kızarmış, onlara eşlik ederek göz altlarım mor rengine dönmüştü. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Boşluğun içinde savruluyordum resmen ama benim elimden bir şey gelmiyordu.
Musluğu açıp soğuk suyla yüzümü defalarca yıkadım, kenarda duran havluyla yüzümü kurulayıp uzun kahverengi saçlarımı tarayıp bol bir ev topuzu yaptım.
Banyodan çıktığımda Nur yatağın üzerinde oturmuş beni bekliyordu, beni görmesiyle hızla ayağa kalkıp bakışlarını üzerimde gezdirdi.
"Çok yakışmış." Ona ruhsuz bir şekilde gülümseye bildim sadece, elimden dada fazlası gelmiyordu maalesef. Koluma girip beni çekiştirmeye başladığında şaşkın gözlerle ona baktım, bu yersiz telaşı niyeydi böyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ ÇİÇEĞİ
General FictionSessizliğin içinde yankılanan ağlayış sesleri benim ağıtımdı, gözümden düşen her damla yaş ona olan sevgimin buruk bir göstergesiydi. Kalbimin en derininde hissettiğim bu acı onun benden gidişinin en ağır darbesiydi. Ben Yavuz Selim Atalar Bugün b...