Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumlar dilerim.
Gecenin karanlığında asi bir şekilde üzerimize düşen her yağmur damlası içimdeki ateşi söndürmeye yetmiyordu, iliklerime kadar hissettiğim çaresizlik acıyla kıvranmama sebep oluyordu. Acı tüm benliğimi eline geçiriyordu yavaş yavaş bana düşense sessizce beklemekti.
Dökülen gözyaşlarımın acının en belirgin göstergesiydi belki de.
Usulca ondan ayrılıp titreyen bacaklarımla geriye doğru bir adım attım, bedenim bir savaştan çıkmış gibi yorgun ve halsizdi. Islak kirpiklerimin arasından karşımda sanki bir enkazın altında kalmış gibi duran adama baktım, gözlerinin içindeki acıyı net bir şekilde görebiliyordum.
Sertçe yutkunup bakışlarımı ondan ayırıp gücü çekilmiş bacaklarımla bir adım attığımda sendelemem bir olmuştu, başımdaki ağrının şiddeti azalmazken midemin bulanması beni daha da çıkmaza sokuyordu.
Dengemi kaybedip düşeceğim esnada Yavuz Selim kollarımdan sıkıca tutup düşmeme mani olmuştu, titreyen ellerimle usulca koluna dokundum ondan güç almak istercesine.
"İyi misin.?" Telaşlı sesi kulaklarımı doldurduğunda usul usul başımı salladım. Asılında hiç iyi değildim, bedenim her an yere yığılacakmış gibi hissediyordum.
Bir anda bedenimin havalanmasıyla şaşkınlıkla gözlerimi aralayıp ona baktım. "Ne yapıyorsun indir beni..?" Güçsüz sesimle bulunduğum serzenişi umursamayıp yeri dövercesine attığı adımlarla eve doğru ilerlemeye başladı.
Kaşlarım sinirle birbirine girerken yumruk yaptığım elimi sert olduğunu düşündüğüm bir şekilde omuzuna vurdum.
"Sana diyorum indir beni." Sert bakışları bir anda beni bulduğunda sertçe yutkundum. Dipsiz bir kuyuyu andıran bu gözler beni ürkütüyordu, uyarıcı bakışlarının ardından kabullenerek bini taşımasına izin verdim.
Ayağıyla aralıklı duran kapıyı sert bir şekilde itmesiyle kapı tüm evin içinde yankılana bir sesle duvara vurmuştu, korkuyla yerimde sıçradığımda o sert adımlarıyla ilerlemeye devam etmişti.
Telaşla mutfaktan çıkan teyzem ve eniştem korkulu bakışlarını üzerimize indirildiler, onları görmemle az önce duyduğum konuşmalar tekrar yankılandı kulaklarımda.
Acıyla yutkunup elimin altındaki Yavuz Selim'in omuzunu sıktım. İçimde yeşeren acının tohumlarıyla dolan gözlerimi saklamak istercesine başımı usulca onun omuzuna koyup yüzümü gizledim, kimsenin acımı görmesini istemiyordum.
Hissettiğim acıyı sanki anlamış gibi sert adımlarını mümkünmüş gibi daha sert atmaya başladı. Gözümden düşen gözyaşı onun boynunu ıslatırken başımı yasladığım beden an be an kas katı kesilmişti.
"Yavuz Selim ne oldu.?" Teyzemin telaşlı sesini umursamadan öfkeli sesiyle bağırdı.
"Sonra yenge sonra." Kaldığım odanın önüne gelip sert bir şekilde kapıyı açıp içeriye girdi. Nur oturduğu koltuktan kalkıp telaşla bize baktı. Bedenimi usulca yatağın üzerine bırakıp geriye çekilirken sert bir nefes alarak dipsiz bir kuyuyu andıran bakışları üzerimde dolaştı. Az önce öfkeden koyulaşan gözleri şimdi şefkatle bakıyordu bana, sertçe yutkunarak ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ ÇİÇEĞİ
Aktuelle LiteraturSessizliğin içinde yankılanan ağlayış sesleri benim ağıtımdı, gözümden düşen her damla yaş ona olan sevgimin buruk bir göstergesiydi. Kalbimin en derininde hissettiğim bu acı onun benden gidişinin en ağır darbesiydi. Ben Yavuz Selim Atalar Bugün b...