Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim.
Karşımdaki duvarda asıllı duran siyah beyaz desenli saati gözlerimi kırpmadan izliyordum. Zaman bir zehir gibi akıp gidiyordu, bu zehir her saniye damarlarımıza daha çok yayılıyor bizi içten içe çürütüyor, ömrümüzü solduruyordu.
Panzehiri olmayan bu zehir kalbimi istila altına alıyordu. Panzehiri kalbimdeydi.
Göz kapaklarımı uyuşuk bir şekilde kapatıp açarak yanımda oturan teyzeme çevirdim. Sabahın erken saatinde eniştem ve yanlarında tanımadığım bir adamla gelmişlerdi. Teyzem endişeli gözleriyle bir benimle bir Yavuz Selimle ilgileniyordu, bu ilgi beni yavaş yavaş bunaltmaya başlamıştı.
"Ezka, güzelim hadi bunu' da ye." Teyzemin bana uzattığı elmaya baygın gözlerimle baktım. Sabahtan beri yediğim kaçıncı şeydi bu bilmiyorum ama midem artık bir çöplükten farklı değildi. Mideme girecek olan tek lokma isyan bayraklarını çekmesine sebep olacaktı.
"Teyze yemesem." Diye konuştum masumca. Teyzem kaşlarını sanki imkansız bir şey söylemişim gibi derinden çatarak baktı bana. Önüme uzattığı elma dilimini mecbur kalarak almıştım. Elmayı yavaşça ağzıma uzattığımda elmanın parmaklarımın arasından kayıp gitmesiyle şaşkın bakışlarımla yan tarafıma döndüm.
Yavuz Selim az önce benim elimde olan elmayı almış keyifle yiyordu. Ona dönen bakışlarımı gördüğünde gözünü kırmasıyla kalbim ritmini şaşırarak hızlı atmaya başladı.
O bana göz kırmıştı.
"Yavuz Selim, oğlum neden kızın elindekini alıyorsun.?" Eniştemin sorusuyla Yavuz Selim sağlam omuzunu kaldırıp indirdi.
"Yaralanan benim ama o yiyor meyveleri." çocuk gibi şikayet etmesi beni gülümsetmişti.
"Aaa aşk olsun sana da veriyorum ya oğlum." Teyzem küskün bakışlarla Yavuz Selime baksa da, Yavuz Selim yüzündeki yarım gülüşle bana bakıyordu.
"Ooo kuzen." Ortamda yayılan yabancı erkek sesiyle herkesin bakışları oraya dönmüştü. Bu sesi sabah teyzemler geldiğinde de duymuştum, sabah geldikten sonra teyzemlerin evine geçmiştik daha sonrasında bu adamın sesini bir daha duymamıştım, şimdi nerden çıkmıştı hiçbir fikrim yoktu.
Yavuz Selim salona giren genç adamı gördüğünde oturduğu yerden kalkıp kaba bir şekilde selamlaştılar. Henüz kim olduğunu bilmediğim adam Yavuz Selimim yaralı omuzuna vurduğunda Yavuz Selim ağzının içinden bir şeyler söyleyip kaşlarını çatarak karşısındaki adama baktı.
"Senin o elini Murat." Yavuz Selim karşısındaki adama sert yüz ifadesiyle bakarken, o Yavuz Selime sırıtarak bakıyordu. Murat denilen adam bakışlarını yavaşça bana şaşkınlıkla gözlerini araladı.
"Lan Ezka." Bir anda bağırmasıyla korkuyla yerimde sıçradım. Yavuz selimi elinin tersiyle kenara itip bana doğru büyük adımlarla gelerek kolumdan tutup bedenimi boş bir çuval koltuktan kaldırarak sıkıca sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ ÇİÇEĞİ
Ficción GeneralSessizliğin içinde yankılanan ağlayış sesleri benim ağıtımdı, gözümden düşen her damla yaş ona olan sevgimin buruk bir göstergesiydi. Kalbimin en derininde hissettiğim bu acı onun benden gidişinin en ağır darbesiydi. Ben Yavuz Selim Atalar Bugün b...