Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim.
Günler bir bir akıp giderken o günün ardından bir hafta geçmişti. Yorgun bakışlarım hastanenin buğulu camında dolaştı ağır ağır, yağan yağmur damlaları yavaşça cama vuruyor ardından narince camdan süzülerek düşüyorlardı.
Bir haftadır bu odanın içerisindeydim. Bedenimin her geçen gün daha çok yorulduğunu hissediyorum. Bir boşluğun içinde savrulan narin bedenim yorgunlukla sığıncak bir köşe ararken aradığı o köşeyi geçmişini saran adamda bulmuştu.
Beynimin içindeki bu şeyin sesimi yavaş yavaş susturduğunu hissedebiliyordum.
Radyoterapi görsemde bir işe yaramadığını anlayabiliyordum, bana kimse birşey söylenmesede beni yalnız bırakmayan insanların gözlerinden bunu anlıyordum.
Yavaşça yutkunup derin bir nefes doldurdum ciğerlerime. Bakışlarım kolumdaki seruma düştüğünde kapının yavaşça açılmasıyla yorgun bakışlarımı oraya çevirdim.
“Annemi zorda olsa eve gitmesi için ikna ettim.” Diye konuştu Nur yorgun sesiyle.Ona yorgun bir tebessüm bahşettiğimde bakışlarım onun arkasındaki bedene tutunmuştu, Yavuz Selim’e. Kalbim yorgun bedenime inat hızlı hızlı atmaya başladığında, mavi gözlerimde yakamozlar parladı.
Nur’un ardından odaya girip kapıyı peşinden kapattı. Nur yatağın boş kısmına oturuken o odanın içerisinde bulunan çift kişilik koltuğa oturdu.
“Nasılsın.?” Diye sordu Nur kısık sesiyle. Dudaklarımın üzerinde yeşeren ölü gülüşle ona baktım, başımı yavaş yavaş salladım.
“İyiyim.” İyi değildim bunu o da biliyordu, yüzümüzde olan gülümsemeler bazen gerçeği yansıtmazdı. Sahte gülüşler hissettiğimiz acıları örtmeye yetmiyormuydu bilmiyordum lakin yüzleşmekten korktuğumuz o karanlıktan bizi saklıyordu belkide.
“Ne zaman çıkacağım buradan, sıkıldım.” Bakışlarım Yavuz Selim’in üzerinde dolaşıyordu. Dizlerine koyduğu ellerini yumruk yaparak gözlerini yavaşça kapatıp açarak başını kaldırıp bana baktığında ona bakan beni fark etti.
“Doktor henüz bir şey söylemedi.” Anladım dercesine başımı salladım. Bakışlarım yeniden buğulu cama kaydığında odanın kapısı çaldı, kapı yavaşça açılıp içeriye doktorumun girmesiyle odanın içindekilere başıyla selam vererek bakışlarını bana çevirdi.
“Nasılsınız Ezka hanım.?”
“İyiyim.” Diye yanıtladım onu kuru sesimle. Başını sallayarak beni onayladı.
“Sizi yarın taburcu edeceğim ama kontrolleri ve radyoterapiyi aksatmadan gelmeniz gerekiyor.” Nur gülümseyerek bana bakıp sıkıca elimi tuttu.
“Peki, gelirim.” Diye konuştum, Başımı yavaş yavaş sallarken. Doktor bey başını sallayıp “Geçiş olsun.” Diyerek odadan çıktığında ben hala boş bakışlarla arkasından bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ ÇİÇEĞİ
Ficción GeneralSessizliğin içinde yankılanan ağlayış sesleri benim ağıtımdı, gözümden düşen her damla yaş ona olan sevgimin buruk bir göstergesiydi. Kalbimin en derininde hissettiğim bu acı onun benden gidişinin en ağır darbesiydi. Ben Yavuz Selim Atalar Bugün b...