"there's a fire starting in my heart."
sarı saçlı genç, gözlerini ilk defa güneş ışıkları ile dolmuş olan bir odaya açtı.
hayalini kurduğu bir başlangıç olsa da içi umut dolu değildi. üstünde garip bir uyuşukluk, hissizlik vardı ve bu, kalbine baskı yapıyordu.
evde yankılanan tahta gıcırtılarından annesi ile ablasının uyandığını öne sürdü, bu yabancı his tüylerinin ürpermesine neden oldu.
o böyle sabahlara alışkın değildi.
daha güneş doğmadan ayakta olur, bir saat boyunca yürür ve sadece iki ekmeğe yeten para için saatlerce çalışırdı.
yerinde yavaşça doğruldu ve ablası akane'nin şarkı söyleyen sesini takip ederek kendisini evlerinin önündeki kuru çimenlikte buldu.
beyaza çalan sarı saçlarını en tepeden toplamıştı genç kız. soluk sarı renginde, yırtık pırtık bir elbise giyiyordu fakat böyle de çok güzeldi. inci beyazı teni parıl parıl parıldıyor, açık renk gözlerini arada ellerine dikip şarkı söylemeye devam ediyordu.
yanına birinin geldiğini anladığı an bacağını yere koyup eteğini düzeltti ve temkinli bir şekilde kafasını inupi'ye doğru çevirdi. onu gördüğü an pespembe dudaklarının bir yanı yukarıya doğru kıvrıldı.
"inui!" diye cıvıldadı neşeli bir sesle. "uyanmışsın, günaydın."
sarı saçlı genç, ister istemez bu anı garipsedi. çünkü ablasını uzun zaman sonra ilk defa bu kadar yakından görüyordu. o uyurken gitmeye ve eve gelmeye alışmıştı çünkü.
yavaşça çimenlerin üzerine, akane'nin yanına otururken ona kaçamak bir bakış attı. "günaydın."
çekindiğini fark eden genç kız, hiçbir şey yapmadı. sadece gülümsedi ve kafasını yana eğerek kardeşini incelemeye başladı.
onu görmeyeli saçları bayağı bi uzamıştı. neredeyse omuzlarına değecekti, oğlan bu yüzden onları arkadan gevşek bir toka ile toplamış, öndeki kısa saçlarının gözlerini kapatmasına izin vermişti. burnundaki ve yanağındaki kömür izleri bir kusur gibi durmuyordu. aksine, gösterdiği emeğin canlı simgesiydi onlar.
"inui," dedi akane, kardeşi ona bakınca da devam etti. "ne zamandan beri yıkanmıyorsun?"
sarı saçlı genç, ilk başta cevap vermeyecekti. çünkü o da bilmiyordu. en son yaptığı bir çizim yüzünden ustası iki kat fazla para verip onu evine erken göndermişti. inupi, o zaman ev için iki çift kurutulmuş et almıştı ve artık kokuşmaya başlamış saçı için hamama gitmişti.
akane, kardeşinin ifadesinden ne düşündüğünü hemen anladı ve şaşkınlıkla ona doğru eğildi. "şaka yapıyor olmalısın!" dedi, sesi yüksek çıktığı için yoldan geçen birkaç işçi onlara bakmıştı. "kendini bu kadar görmezden geldiğine inanamıyorum, kalk çabuk."
bunu dediği an kendisi de hemen ayağa kalkmış ve genç çocuğu kolundan çekip minik, ahşap evin içine sokmuştu. daha sonra onu kendi odasına yöneltip elbiselerinin olduğu yerin önüne çöktürmüştü.
"bak," genç kız, geçen gün on dokuzuna girmişti ve buna rağmen sadece altı elbisesi vardı. üstelik ikisi giyilemeyecek haldeydi. "şu elbise bana küçük gelmeye başladı. hem içindeki pamuklar da sökülüyor yavaş yavaş." eline açık pembe bir elbiseyi alırken çok samimi bir şekilde söylemişti bunu.
yine de inupi yalan söylediğini biliyordu. para sıkıntıları yüzünden akane dahil evdeki kimse kilo almazdı, sadece hayatta kalmak için yerlerdi ve bu da onlara yeterdi. bu yüzden on beş yaşından beri hep aynı giysileri giyiyorlardı. gelişme çağı bile hiçbir şeyi değiştirmemişti cılız bedenlerinde.
akane, kardeşinin bakışlarından ne yaptığını anladığını düşündü. fakat yine de yalanına devam etti. çünkü başka şansı yoktu, senelerce ona bakmış olan kardeşine hiç olmazsa bir kere iyiliği dokunsun istiyordu.
"bunu yolda satarız, dönerken de geç olacağı için arabayla geliriz. zaten çeyreği oraya gidiyor. kalanla da biraz bitki ve kurutulmuş sebze alırız, çünkü uzun zaman sonra ilk defa bizimle beraber yemek yiyeceksin!"
ablasının bu kadar hevesli ve coşkulu olmasını beklemiyordu inupi. uzun zaman sonra ilk defa önemsendiğini hissetti ve bu gözlerini doldurdu. ayağa kalkıp genç kıza arkasını dönerken burnunu çekti. "teşekkür ederim akane. hadi, eğer çok geç dönmek istemiyorsak çıkmamız gerekiyor."
kardeşinin ağladığını fark eden kız, minik bir kahkaha atarak onun arkasından koşturdu. "tamam!"
-
klasik geçiş bölümü, inupi'nin akane ile arasının nasıl olduğunu göstermek istedim. kesinlikle kötü değil, çok iyi anlaşıyorlar fakat dönemleri yüzünden akane her zaman evde, çünkü asla güvenli değil. yani içten içe kardeşine yardım etmek isteyen biri bu hikâyede
diğer bölüm de geçiş bölümü gibi olacak büyük bir ihtimalle 🧚♂️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘁𝗵𝗲 𝗿𝘂𝗹𝗶𝗻𝗴 𝗮𝗿𝘁𝗶𝘀𝘁 | 𝗸𝗼𝗸𝗼𝗻𝘂𝗶
Фанфикsanatım, ruhunun sesidir. ama sen sağır ve kör olmayı seçen bir günahkârsın hajime kokonoi. bu yüzden kalbe saplanan her bir ok ile lanetlendin. tw// şiddet