"sometimes i act like i know, but I'm really just a kid."
m
eydan o gün kalabalıktı. başka köylerden satıcılar gelmiş, ayak üstü ticaret yapıyorlardı.
sarı saçlı çocuk, kız kardeşinin kolunu tutmuş tabiri caizse onu çekiştirip duruyordu. burada onu asla bırakamazdı. yaşadıkları dönem buna asla uygun değildi. cinsiyeti ne olursa olsun kimse güvende hissetmezdi.
"bayan lurell'in o elbiseyi alması çok iyi oldu! hem kızının da elbisesi parça parça olmuştu. umarım onunla en azından birkaç ay idare edebilirler." akane, inupi'nin kolunu sarılarak etrafa korkak bir bakış attı.
"evet, o elbise kalın. eğer iyi kullanırlarsa bir yıl bile gider eminim ki."
genç kız, genişçe gülümsedi. "buna çok sevindim!"
meydanın tam ortasında kalan çeşmenin ardına doğru yürüdüler ve oradan da mermer binanın içine girdiler.
inupi, kardeşini kadın hamamına bıraktı, kıyafetini çıkarmadan temizlenmesi için onu güzelce tembihledi. herhangi bir duruma karşı hazırlıklı olmalıydılar.
hamam lavanta kokuyordu. genç çocuk bu kokuyu sevmezdi. burna garip bir kaşıntı verdiğini düşünür, bu yüzden ondan uzak durmaya çalışırdı.
kıyafetlerini çıkardıktan sonra gözlerden ırak, mermerin ardında kalan loş bir yere geçti, bulduğu ilk özü aldı. kokladığı zaman zengin bir elma kokusu olduğunu fark etti. bu inupi'yi gülümsetti.
sıcak su ilk tenine değdi ve kömür izlerini çıkartıp ışıldayan tenini gözler önüne serdi. omuzlarına gelen uzun saçlarını belki beş, belki on kere yıkadı. birkaç hafta boyunca dayanabileceği bir temizliğe ulaşınca toparlanıp hamamdan çıktı ve kardeşi ile kendisi için birkaç gümüş bıraktı.
akane, onu kapının dibinde bekliyordu. beyaza çalan sarı saçları ipek ipek olmuştu. bukleleri neredeyse batmak üzere olan güneşle parıldıyordu.
huzurlu bir gülümseme ile ona yaklaşan genç, akane'nin elinin üzerine minik bir öpücük bıraktı. "göz kamaştırıcı olmuşsunuz efendim." kız, ona neşeli bir kahkaha ile cevap verdi ve eteğinin ucunu tutup hafifçe eğildi. "onur duydum!"
moralleri güzel bir duştan sonra yerine gelen ikili, çeşmenin kenarına dizilmiş at arabalarından bir tanesinin önüne ilerlediler. bu arada meydandaki insanların fazlalaştığını fark eden genç adam, kardeşini kolunun altına almıştı.
"at arabası boş mu acaba?" orta yaşlı, saçlarının yarısı dökülmüş olan adam kafasını oldukça nazik çıkan sese doğru çevirdi, daha sonra yerinde kala kaldı. ilk başta karşısında gördüğü gençlerin soylu olduğunu düşünmüştü. çünkü böyle etkileyici yüzler sadece üst mertebe kişilerde görünürdü.
tam saygı ile eğileceği sırada eski püskü elbiselerini ve nemli saçlarını fark etti, onların hamama yıkanmak için gelen basit köylü tabakasından olduğunu anladı.
"boş ama bir arabaya altı kişiyi alıyorum. iki kişi için atlarımı yürütemem. bu yüzden güneş batana kadar bekleyeceğim." söyledikleri cümleler açık olsa da yüzündeki ifade çok farklıydı. kibir ve aşağılama.
buna alışkın olan inupi omuzlarını dikleştirdi ve kardeşinin yüzünü omzuna bastırdı. "pekâlâ, bekleriz o zaman. ücret nedir?"
deneyimli adam pek de nazik olmayan bir tavırla gülümsedi, kazıklayacağı belliydi. hoş, inupi bunu bilerek elbisenin fiyatını belirlemişti.
"üç gümüş."
genç çocuk sakince kafasını salladı fakat oldukça sinirlenmişti. nefret ediyordu toplumdaki her türlü tabakalaşmadan.
cebinde kalan dört gümüşü eliyle çevirdi ve üç tanesini çıkarıp adama verdi. "kenarda bekleyeceğiz."
dakikalar geçti, güneş dağın ardında kayboldu. bu arada arabaya binmek üzere birkaç kişi daha gelmişti.
inupi, kız kardeşini arabaya doğru yönlendirdi. tam bineceklerdi ki önlerine az önceki adam çıktı ve sesini yükselterek üstlerine doğru ilerledi.
"köylüler! önce paranızı verin, öyle binin."
onun bu sözleri ile meydandaki birkaç kişinin yüzü onlara dönmüştü.
inupi, ne olduğunu veya olacağını hemen anladı. sonra korkuyla derin bir nefes aldı.
dolandırılmıştı.
orospu çocuğu.
geçiş bölümleri sona ermiş bulunmakta bununla beraber 🧚♂️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘁𝗵𝗲 𝗿𝘂𝗹𝗶𝗻𝗴 𝗮𝗿𝘁𝗶𝘀𝘁 | 𝗸𝗼𝗸𝗼𝗻𝘂𝗶
Fanfictionsanatım, ruhunun sesidir. ama sen sağır ve kör olmayı seçen bir günahkârsın hajime kokonoi. bu yüzden kalbe saplanan her bir ok ile lanetlendin. tw// şiddet