2.3

4.5K 296 51
                                    

Üstüme geçirdiğim siyah sweatin fermuarını biraz çektim ve ayakkabılarımı da ayağıma geçirip dışarı çıktım. Bahçede değildi. Biraz daha ilerleyince babamın şoförü olan Kemal abiyle konuştuğunu gördüm. Yanlarına giderken sesleri kulağıma doldu.

"Liva hanımın nesisin?" diyordu Kemal abi.

Barın dudaklarının arasındaki sigarayı parmaklarına sıkıştırdı. "Arkadaşı," dedi sadece.

"Bu saatte ne arkadaşı?"

Barın cevap vermek yerine bana doğru döndü. Gülmemek için kendimi tutarak yanlarına vardım. "Kemal abi, işin yoksa evine git sen. Babam uyudu."

Kemal abi ikimize baktı. İkna olunca da arabaya binip uzaklaştı. Tekrar Barın'a baktığımda garip bir ifadeyle beni inceliyordu. "Ne var?" diye çıkıştım. "Niye geliyorsun?"

"Gideyim mi?"

Samimiyetsiz bir gülüş belirdi yüzümde. "Yok canım, ben sen değilim. Evime gelen insanları kovmam."

"Kovacağım son insansın Liva."

"Ama kovdun!"

Başını yana doğru eğdi. "Son saatlerimizde kavga mı edelim?" Bir adım attı bana doğru. "Özür dilerim, haklısın. Bok gibi bir arkadaşım ve asla sana layık değilim."

"Daha iyilerini de hak eder miyim?"

"E tabii."

Gülerek kollarımızı birbirimize sardığımızda içimdeki boşluk tamamlandı. Barın'la diğerlerine göre çok sık sarılmazdık. Sadece özel günlerde. Ama her zaman her şeyimi ona anlatırdım.

Sarılmaya devam ederken aklıma yaşadığımız şeyler geldi. Barın, benden iki yaş büyüktü. Liseye geçtiğim sene beni sevdiğini söylemişti. İlk başta arkadaş olarak olduğunu sansam da sonradan fark etmiştim ne demek istediğini. O günden sonra aramız açılmıştı çünkü Acar'ı sevdiğimi düşünüyordum. Sonra bir sevgilisi olduğunu öğrendim. İçim rahatladı. Veya daha fazla acı çektim. Beni unuttuğunu anladığım o gün saatlerce ağladığımı da hatırlıyordum.

Saçmaydı ama akmaya meyilli gözyaşlarım beni şaşırtıyordu.

Beni seven birini de zamanında onu sevemediğim için kaybetmiştim. Mesela şimdi durup Barın'a onu sevdiğimi söylesem bana kıçıyla gülerdi. Çünkü o, bana aynı şeyi söylediğinde ben de ona gülmüştüm.

"Beni özle," dedim yaşlar gözlerimden dökülürken. "Çünkü... ben seni özleyeceğim."

"Beni özlediğinde Acar'a sarıl."

Ben Acar'ı seviyorum, demiştim bana beni sevdiğini söylediğinde. Sen de başkasını sev, diyerek çocukça da eklemiştim. Lafımı dinlemiş, sevmişti.

"Kendini Acar'la kıyaslama," dedim başımı geri çekip yüzüne bakarak. "O, sen etmez."

Yanağımı sıktığında içimi bir korku kapladı. Beni kardeşi gibi seviyordu. Hayır. Hayır. Hayır.

"Orada kendine iyi bak," dedi bir adım geri giderek. "Bir şey olduğunda da ara. Yanına gelemem ama yanında olabilirim."

"Sağ ol," dedim kuru bir sesle. Gülümseyip el salladığında ağlamam hızlandı. Arkasını döndü.

Düşünmek için on bir saniye. Bir adım attı. Geç olsa da onu sevdiğimi biliyordum. Mahalleye gidince anlamıştım bunu. On saniye. Acar'a sadece takıntılıydım, ben en baştan beri Barın'ı sevmesem de bir süredir seviyordum. Sekiz saniye. Özlüyordum. Yedi saniye. Onu düşünüyordum. Altı. Ve ben bu sabah gidiyordum. Beş. Gitsem de aklımda onun olduğunu bilmeliydi. Dört. Çok fazla uzaklaşmadığını fark ettiğimde hızlı adımlarla dibine kadar girdim. Üç. Bana döndü. İki. İzin alır gibi başımı yana eğdiğimde anlamasa da kafasını salladı. Bir.

Sonrası, cennetle cehennem; ölümle yaşam arasındaki o nokta.

🌈

bakın, heyecan.

neyse, fark ettiniz mi bilmem ama edebiyat yaptım arkadaslar

oy falan

öptm

finale çok çok az kaldı

:')

Sal Beni | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin