Her başlangıcın bir yolu vardır da her yolun bir sonu var mıdır?
Upuzun bir yoldaydım. Yerler kan kırmızısı rengini giydirmişti üzerine. Etraf karanlık olmasına rağmen yol ışık saçıyordu. Ama bu yol benim her zaman yürüdüğüm yol değildi. Ben değişmiştim. Yolum değişmişti. Bu yolda tek başımaydım. Arkama baktığımda çocukluğum dolu gözlerle bana bakıyordu. "Git," dedi.
"Git ve kendini bul."
Geri dönmek istedim ama benimle beraber yolda dönüyordu. Ne zaman arkamı dönsem o yolda benimle beraber döndü ve çocukluğum hep arkamda kaldı. Gitmek istemiyordum.
Çocukluğum gözyaşını silerek bana gülümsedi.
Acıya kucak açmıştı gülümsemesi.
Benim ona gidemediğimi anlamış gibi bana doğru yürüdü. Ben ona gidemiyorken o nasıl bana gelebiliyordu?
Yanıma geldiği zaman dizlerimin üzerine çöktüm. Göz yaşarım bütün yüzümü ıslatmışken onun gibi gülümsedim. Minik elleri ile ellerimi tuttu. "Ben buradayım. Annemiz güvende. Git ve kurtar. Bizi kurtar."
Ellerini ellerimden çekerken boynuma sardı ve bana sarıldı. Ellerimi ona saramadım.
Çocukluğum ellerini benden çekerken gözyaşlarımı sildi. Yüzündeki acı tebessüm yavaş yavaş kaybolurken bana arkasını döndü ve tıpkı benim bu yolda kaybolacağım gibi ortadan kayboldu.
Gözlerimi açarken rüyada olduğumu fark ettim. Hissettiğim ıslaklık ile başımı kaldırarak yastığıma baktım.
Ağlamıştım.
Rüyamda gördüklerime gerçekten ağlamıştım. Yataktan kalkarak lavaboya doğru gittim ve işerimi hallettim.
Bugün günlerden pazar günüydü.
Odamdan çıkarak annemin hazırladığı kahvaltıya kuruldum ve beraber sohbet eşliğinde kahvaltı yaptık.
Şimdi ise odamda kitap okuyordum. Birazdan hazırlanıp biraz hava almaya çıkacaktım.
Yaklaşık bir saat sonra falan kitaptan başımı kaldırdım. Üzerime rahat bir şeyler geçirerek evden çıktım. Hava soğuk olduğu için beremi de almayı unutmamıştım.
Minibüse binmek yerine sahile giden yola doğru yürümeye başladım. Kulaklığımı kulağıma takarak playlistimden bir şarkı açtım. En son yaşadığım olayın üstünden bir hafta geçmişti ve bu süre içinde hiçbir şey olmamıştı. Yalnız kaldığım zamanlarda bile boşluk yoktu.
Uzunca bir süre sadece müzik dinleyerek yürüdüm nereye kadar yürüdüm bilmiyorum ama sadece düşündüm. O adamı düşündüm. Bir haftadır istemsizce kafamda yer edinen adamı bir daha görmeyeceğimi biliyordum ama ben yine de görmek istedim.
O deniz mavisi gözlere sahip adamda garip bir şeyler vardı, gözlerinde bunu görebiliyordum.
Onu çok uzun zamandır tanıyormuş gibi hissediyordum ama aynı zamanda da bir o kadar yabancı bir histi.
Telefonum çalmaya başlayınca pantolonumun arka cebinden aldım. Arayanın annem olduğunu görünce açarak yolda olduğumu söyledim.
Eve gider gitmez duşa girerek kendimi yatağa attım.
Bir sonraki gün kalkar kalkmaz fırına uğrayarak sıcak ekmek aldım. Bugün birkaç saat geç gidecektim kafeye. Anneme kahvaltı hazırlayarak sohbet eşliğinde kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıdan sonra mutfağı toplamasına yardım ettim. Son zamanlarda asla vakit bulamadığım için annemle uzun uzun sohbet edemiyordum. Bugün ilaç gibi gelmişti. Annemle doya doya sohbet ettikten sonra hazırlanmak için odama gittim. Üzerime kışlık siyah elbisemi giyerek üstüne kabanımı geçirdim. Odadan çıkarak annemin yanaklarını öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ İRİS +18
FantasíaBedenimde yer edinen kurşun izleri sanki istediklerini elde etmiş gibi beni alevler içinde bırakırken ellerim titriyordu. Ellerim neden titriyordu? Ateşten korkmam mı gerekiyordu? Ben ateştim. Ben alevdim. Ben yangındım. Peki o neydi? Elindeki silah...