5~son mektup..

59 7 2
                                    

"Muhammed bir tane daha diyorum lütfen"

Derdimi anlatamadığım terlemeye başlamıştım. O devanın başına gelenleri zerre kadar bilmiyordu ama ben onun adından onu anlamış gibi anlıyor yanında duruyor gibi mektuplar yazıyordum. Ve başına neler geldiğini biliyordum. Şimdi devanın özelini ona anlatamadığım için beni anlamıyordu. 'Bilmediğin şeyler var' diyemiyordum.
'O kıza senin karakterini benim katakterimmiş gibi tanıtıyoruz ve eğer ileride seninle uyuşamazsa onun mutsuzluğuna sebep olmak istemiyorum' diyemiyordum.

Aralarındaki ilişkinin nereye gideceği değildi önemli olan.. önemli olan Acar'ı  Acar gibi tanımasıydı. İsterse yine mektuplaşmaya devam edebilirdi ama mektupları kendisi, Acar gibi yazmalıydı.

Deva ile ilgili tesadüfen öğrendiğim anladığım şeyleri onun özel hayatı olduğu için acara anlatamadığımdan, beni anlamıyor ısrar ediyordu.

"Bak acar.. tamam yine ben vereyim, ama sen yaz.."

"Oğlum beni tanımıyor musun? Bu işte iyi değilim.. nolur sen yazsan bir kere daha.."

Çok yorulmuştum. Kaç saattir kendimi anlatmaya çalışıyordum birde üstüne devanın başına gelen şey de canımı sıkıyordu. Daha fazla itiraz edemedim ayağa kalktım.
"Bunu son defa yapacağım. Bir daha da asla yapmayacağım. Haberin olsun."

Sırt çantamı omzuma atıp çıkarken arkamdan seslendi.
"Sana ne oldu Muhammed? Neden bu öfke?"

Arkamı dönüp konuşursam birden herşeyi anlatmaktan korktuğun için önemsemez gibi "bir şey yok" deyip yüzüne bakmadan çıktım.

Eve giderken mektubu düşündüm. Ona son yazdığım mektupta umutlu olmasını telkin etmiştim. Oda bu mektubu başına bu taciz gelmeden önce yazmıştı. Belki de umutluydu, ona iyi gelmişti, hayata güzel bakıyordu ama işte adamın biri gelip herşeyi yıkmıştı. Bu adam gerçekten onun hep hayatındaysa nasıl iyi olacaktı ki? Nasıl mutlu olacak hayata gülerek bakacaktı bu kız?

Havaya sıkıntımı atmak ister gibi derin bir nefes verdim. Soğukta nefesim buharlaşmasından başka bir işe yaramadı. Eve vardığımda da hava iyice kararmıştı. İçeri girdiğimde herkes yemeğe oturmuştu. Geç kalmıştım.
"Nerede kaldın?" Dedi babam.
"Az daha başlayacaktık"

Herkes geç kaldığında böyle diyordu ama herkes toplanmadan hiçbir zaman da başlamıyordu.
"Halama uğradım." Dedim ayrıntı vermeden, ve yemeğe geçtim.

Yemekten sonra tabakları kaldırırken anneme yardım ettim, ardından odama çıktım. Canım sıkkındı yalnız kalmak istiyordum. Çok geç olmadan uyuyakaldım. Buda benim huyumdu. Üzülünce, kafam bir şeye takılınca uyurdum. Kısa süre sonra da rahatsız bir şekilde uyanırdım. bu sabaha kadar böyle kesik kesik uykularla devam ederdi.

2 sene önce kardeşim Beyza trafik kazası geçirdiğinde 10 gün boyunca her gece neredeyse saat başı uyuyup uyanmıştım. Beyza'nın yaraları benim uyku düzeninden daha çabuk düzelmişti. Bu düzensizlik benim sabaha taş taşımış gibi yorgun olmama sebep oluyordu.

Yine öyle oldu.. akşam 8 de yatsı namazını kılıp yattım ama saat 3'e kadar tam 5 kere uyanınca, yataktan tamamen kalktım. Teheccüt namazını kılıp oturdum. Biraz kuran ve kitap okuyarak sabah ezanını ettim. Sabah namazını da kılıp alacakaranlıkta dışarı çıktım. Bir saat içinde dönerim diye çıkarken kimseye haber vermedim.

Çıktığım gibi temiz hava yüzümü yalayıp içime işledi. Sabah ayazını seviyordum. Derin bir nefes alıp yürümeye başladım. Mahallenin neredeyse her yerini dolaştım. Deva'ların evinin önünden de geçtim. Eve geri dönerken, onların evini öylesine bir süzdüm. Arkasından dolanıp kısa yoldan diğer sokağa geçecektim. Evin köşesini dönerken farkettim onu..
Ercan..Öylece durmuş bir pencereye bakıyordu. Onun devanın penceresi olduğunu anlamam uzun sürmedi.

Sevgili dost..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin