―the courage to lose

2.2K 260 184
                                    

ENOUGH FOR YOU

Park Chaeyoung,15:21

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Park Chaeyoung,
15:21

Çokça eksik ve yarım kalmış hissi.

Onunla evlendiğimden beri bir an olsun böyle hissetmekten kurtulamamıştım. Canımı yakıyordu ama dayanmıştım. Bir şekilde yaşadıklarıma sabretmiş ve bugünüme kadar gelmiştim. Son olanlardan sonra onda bir şeylerin değiştiğini fark edebiliyordum bu beni iyi mi, yoksa kötü bir yönde mi etkileyecekti bilmiyordum.

Ama şu an da istediğim tek şey iyi olmasıydı.

Ben yine sabrederdim. Canımı da yakabilirdi, bana acımasız davranmaya da devam edebilirdi ama sadece gözlerini açıp bana bakması yeterdi. Onun capcanlı şekilde karşımda olması her şeye bedeldi.

Jeon Jungkook bana tüm doğru bildiklerimi unutturacak, aşık olduğum o adam.

Dakikalarca ısrarımdan sonra doktordan aldığım izinle hazırlanmış son olarak yüzüme maskeyi geçirip yoğun bakım odasının otomatik kapısından içeriye girmiştim. Yanında olduğumu hissetmesini istiyordum. Elini tutup, "ben buradayım, artık uyan." demek istiyordum.
Odanın içine yayılan ritmik ses ile yumduğum gözlerimi araladım. Ayaklarım zorlukla harekete geçmişken içimde ezilip geçen bu hissin adını henüz koyamamıştım.

Kenarda duran tabureyi alarak hareketsiz şekilde yattığı yatağın yanına yakın bir şekilde koydum ve oturdum. Şimdi işte buradaydı, tam karşımda. Savunmasız, kuralsız ve sınırları olmayacak bir şekilde. Nefes alıyordu, nabzı atıyordu ve onun her atışında yan tarafında ki makineden çıkan ritmik ses içimi kasvete boğuyordu. Rahatlamam gerekiyordu ama ben sadece bunların hiçbirine ihtiyacı olmadan kalksın ve karşımda dursun istiyordum.

Buz gibi parmaklarımı hareket ettirerek eline uzandım. Normal ısıda ki tenine çarparken aldığım nefes bana yetersiz geldi. Nefes alış verişlerim adeta soluklanmaya dönerken odaklandığım tek nokta yüzüydü. Parmaklarım küçük bir çocuk gibi benden büyük olan elini kavramıştı.

"Hatırlıyor musun Jungkook?" Konuşmaya başladığımda aklıma gelen anılar içime rahatlamayı bırakmıştı. Güzel şeylerden bahsetmeliydim. Hem kendimin, hem onun iyi olması için güzel anılarımızdan bahsetmeliydim. "İlk karşılaştığımız günü."

Üst üste dizdiğim kitaplarımı masanın üzerinden kucaklayıp kütüphanenin çıkışına ilerledim. Bu hafta finallerim vardı ve ben günün %80'i okulun karşı caddesinde ki kütüphane de yatıp kalkmakla geçiriyordum. O sıralar zaman diye bir şey zaten hayatımda yoktu ama eve gitmeden bir bardak Caffé Mocha içmeden de adım atmıyordum. Bu kütüphanenin ve bir bardak Caffé Mocha'nın bedellerinin böyle sonuçlar doğuracağını bilseydim yine de gider miydim hiçbir zaman emin olamıyordum.

Enough for YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin