•◇•

7.9K 626 658
                                    



Han Jisung, sınıfında sakince oturan arkadaşlarına baktı. Sahte gülümsemelerini sunmakta ve onları mutlu olduğuna inandırmakta her zaman başarılı olmuştu.

" Jisung, sen de bizimle gelsene. "

Sarı saçlı gencin yönelttiği soruyla kafasını eğdi. Bahsettikleri konu bir sinema gecesiydi. 3 arkadaşı da gidiyordu fakat Jisung un böyle bir seçeneği yoktu.

" Sanmıyorum, siz gidin beni boşverin. "

" Hadi ama Sungie~ "

" Ders çalışmam lazım Jihyun, boşverin dedim ya. Başka zaman belki.. "

" Peki "

Gençler aralarında plan yapmaya devam ediyordu. Zilin çalmasıyla önlerine döndüler. Ders boyunca Jisung kendini öyle kötü hissediyordu ki, tenefüs zilini duyduğunda koşarak lavaboya gitti. Eline yüzüne su çarptı.. Ama olmuyordu, içindeki ağlama isteği gitmiyordu. Bütün tuvaletin kapılarını tıklattı, kimsenin olmadığını anlayınca temizlik eşyalarını karıştırdı. Anahtarı bulunca kapıyı kilitledi.
Kilit çevrildiği anda gözyaşları yanaklarından döküldü. Sessizce ağladı, evinde yaptığı gibi, sessizce.. Küçük bir hıçkırık dahi kaçsa ağzını kapattı, sırtını duvara yasladı. İçindeki iğrenç hissin kaybolmasını bekledi. Kendini motive edebilmek için oldukça ciddi bir mücadele veriyordu.
Sonunda ağlamak için gözyaşı kalmadığında yüzünü yıkayıp kilidi açtı. Yüzünü kuruladı, şişmiş kırmızı gözleri hakkında diyebileceği tek bir bahane vardı, alerjisi..

Sınıfına ulaştığında arkadaşlarının şaşkın bakışlarına maruz kaldı.

" Hey, iyi misin? "

" Hmhm, alerjim tuttu, koridor çok tozluydu. "

Gençler kafa sallayıp muhabbete devam edince o da aralarına katıldı.

Bütün günü yalandan gülümsemekle geçmişti. Artık eve gitme vakti geldiğinde ölmek istiyordu. Eğer annesi olmasaydı evi cehennemden farksızdı.
Okuldan çıktığında elinde sallanan şekeri atarak yürümeye devam etti. Sigara kullanmazdı ama şekerlerle arası iyidi. İçki de içmezdi, çikolatalı sütü tercih ederdi. Onun yerinde başka birisi olsaydı büyük ihtimalle uyuşturucu bile alırdı ama Han Jisung bunların hiçbirini yapmıyordu. Çünkü zaten iğrenç bir hayatı var ve unutmak için her yolu deniyor... Sigara, içki veya uyuşturucunun onu rahatlatacağını sanmıyor. Üstelik babası olacak herif onu böyle şeyler yaparken yakalarsa muhtemelen yaşatmazdı. Yaşamayı istemiyordu tabii, annesi için nefes alıyordu sadece..

Yürüdüğü yokuşun sağında bir kedi miyavlaması duydu. Canı yanıyor gibiydi, Jisung endişeyle o tarafa ilerledi.
Küçük çalıları araladığında sarı beyaz bir kedinin patisini çıkarmak için uğraştığını gördü. Elini attı ve taşı patisinin üzerinden çekti. Korkmuş görünen ve canı acıyan kediyi kucağına aldı, yere oturarak sevmeye başladı. Beyaz patilerini temizleyip yara var mı diye bakarken karşısına birinin geçtiğini gördü. Kafasını kaldırdı, neden burda olduğunu anlamadığı için boş bakışlar attı.

" Kedimi nerde buldun? "

" Efendim? "

Jisung çekinerek sordu.

" Kucağındaki benim kedim, çocuk. "

" Şey çalıların arasında patisini sıkıştırmıştı. Sesini duyunca geldim ve yardım ettim. "

Başını eğerek konuştu. Kedi Jisungun ceketine burnunu sürdü. Oradan ayrılmak istemiyor gibiydi.

" Aah Soonie, neden bu kadar yaramazsın... "

Ayakta duran genç homurdandı. Bakışlarını kediden sonra yerde oturan çocuğa çevirdi.

" Kediyi al ve peşimden gel, evim tam karşında duruyor. "

Jisung bir şey diyemeden kediyi tuttu. Olabildiğince dikkatli davranmaya çalışıyordu. Tanımadığı adamı takip etti ve mavi duvarlı apartmana girdiler. Merdivenden 4. kata çıkarken genç adam sürekli arkasını dönüp Jisunga bakıyordu. Kedisine yardım ettiği için minnettardı ama nasıl teşekkür edeceğini bilmiyordu.

Eve girdiklerinde Jisung kediyi gencin kucağına bıraktı. O da kollarıyla yavaşça kendi yatağına yerleştirdi. Odadan koşan iki kediyi daha görünce Jisung istemsizce gülümsedi. Eğilip ikisini de sevmeye başladı. Kedilere öylesine dalmıştı ki tanımadığı adamın ona baktığını fark etmemişti.

" İçeri geç biraz dinlen, sonra gidersin. "

Jisung cebinden telefonunu çıkarıp saate baktı.  Ekranda beliren isimle babasının onu aradığını gördü. Eve geç gidince kızacağını bildiği için sessizce küfretti ve telefonu açtı.
 
" Efendi-... "

" Nerdesin sen lan piç, saat kaç oldu? "

" Baba okuldan geç çıktım. Arkadaşıma notları veriyordum-... "

" Eve gel bekliyorum. Sen gel.. Öldüreceğim seni orospu çocuğu. "

Jisung tek kelime daha edemeden telefon kapanmıştı.

Genç adam kaşları çatık bir halde Jisungu izliyordu. Tüm konuşmayı duymuştu. Korkuyordu, hatta hafiften titriyordu. Gözleri dolmuştu ama ağlamamak için savaşıyordu.

" Özür dilerim. Benim gitmem lazım. "

Daddy Issues / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin