Han Jisung gözyaşlarının akmaması için çırpınsa da başaramamıştı. Eve gittiğinde olacaklar bir bir gözünün önüne geliyordu, güzel annesinin de korktuğunu biliyordu. Onu koruyamayacak kadar korkuyordu..." Seni öldüreceğini söyledi? "
" Eve gitsem de gitmesem de bir şey fark etmez. Her türlü öldürür. "
" Bana bak küçük, böyle bir babaya katlanmak zorunda değilsin. "
Jisung kızarmış gözlerini genç adama çevirdi.
" Babamın nasıl biri olduğunu bilmiyorsunuz.. "
" En azından tahmin ediyorum " omuz silkti, " Bende de bir tane vardı. Şimdi nerdedir bilmiyorum tabii, cehenneme gitmiştir umarım. "Genç adam bir süre daha yere baktıktan sonra Jisunga doğru yürüdü. Telefonunu elinden aldı ve numarasını girdi.
" Adım Minho. Lee Minho. Eğer sana bir şey yaparsa yüzünü pataklamam için beni ara. "
" Teşekkürler. "
Jisung bu gece her ne kadar dayağın kaçınılmaz olduğunu bilse de Minhonun dediğini kabul etti.
" Ve ayrıca üşüyor gibisin üzerine bir hırka vereyim. "
" Gerek yok. "
" Soru sormadım. Alıyorsun bunu " Dolabındaki siyah hırkayı çıkardı ve Jisungun kollarından geçirdi. " En azından eve gidene kadar giy. Olmadı oralarda bir çöpe atarsın. "
" Teşekkür ederim. İyi günler efendim. "
Minho yavaş adımlarla kapıdan çıkan gence baktı. Bu şekilde minnettarlığını belirtmek istemişti, aynı zamanda üzülmüştü çocuğa..
Jisung evine vardığında üzerindeki hırkayı katlayıp çantasına yerleştirdi. Ardından kapıya vurdu ve korku içerisinde bekledi. Kapının ardında beliren sinirli babasına bakamıyordu bile.
" Geç içeri. "
Sessizce girdi eve, annesinin salondaki koltukta ağladığını gördü. Hızlı adımlarla yanına ilerledi ve ellerini dizlerine yerleştirdi.
" Anne ne oldu? Neden ağlıyorsun? "
" Kaltak annenin yemeğini yemeye ne dersin küçük velet, tuzsuz ve kuru yemeği... Tabii ona yemek denirse.. "
Annesinden ayrılıp mutfağa ilerledi. Kırık eşyalar ve dökülmüş yemeklerle karşılaştı. Babası yine sudan sebeplerle annesini dövmüştü. Her zamanki ' Yemeğin tuzsuz ve kuru ' olma bahanesiyle zavallı annesine işkence ediyordu. Ve tabii Jisunga da..
" Gel buraya ve bana hesap ver. Neden geç geldin eve? "
" Arkadaşıma notlarını veriyordum. "
Babası, Jisungun yanına gelmesi halinde oldukça şiddetli bir tokat indirdi gencin yüzüne.
" Bu üzerinin hali ne peki? CEVAP VER! "
" Özür dilerim.. "
Ne yaptığını dahi bilmiyordu ama özür diliyordu. Bunun büyük bir hata olduğunu ise sonradan anladı..
" Neden özür diliyorsun? Bir şey yaptın değil mi? Hatanı biliyorsun da özür diliyorsun, ha? "
Ve birkaç tokat daha... Jisung her yere düştüğünde kaldırıp tekrar vuruyordu. Saçını tutup kafasını dolaba çarptığında Jisung gerçekten öleceğini düşünmüştü. Dilinden sadece 'özür dilerim' kelimeleri dökülüyordu, elleri kendini korumak için yeterince güçlü değildi bu yüzden tüm darbeler doğrudan bedenine zarar veriyordu.
" Bak, " Annesine seslendi.. " Oğlunun nasıl bir piç olduğuna bak. "
Birkaç tekmeden sonra babası durmuştu.
" Ağlama, ağlarsan daha çok döverim. Karşımda birinin ağlamasından nefret ettiğimi biliyorsun.. "
Jisung karnını tutarak banyoya ilerledi. Kapıyı kilitleyip kendini yere bıraktı. Sağ taraftan aldığı mendillerle burnunu ve dudağını sildi.
Ardından eline telefonunu alıp Minho ya mesaj attı.0132****78
Beni burdan kurtarabilir misiniz?
*konum*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy Issues / Minsung
FanfictionMinho, babasından şiddet gören ve anksiyeteyle boğuşan bir gence aşık olmuştu. Han Jisung ise insanlara olan güvenini kaybetmişken, çok daha değerli bir şey kazanmıştı. Aşk..