Jisungun Minhonun evinde geçirdiği ilk gündü. Kendisini yabancı hissetmesine izin vermemiş, olabildiğince rahat hissetmesi için çabalamıştı. Gece olunca Jisung yorgunluktan elindeki kitapla koltukta uzanırken uyuya kalmıştı. Minho onu kendi yatağına götürmek için uyandırmadan kucağına almayı başardı. Odaya vardıklarında bu kadar kısa süre içerisinde kendini bu çocuğa nasıl kaptırdığını sorguladı.. Hayatı boyunca kime bu kadar değer vermişti? Hayatını karartan babasına mı? Yoksa onu terk eden iki aptal annesine mi? Kimsesi yoktu.. Öylesine yalnızdı ki 3 kedi sahiplenmişti ve çoğu zaman onlarla konuşup dertleşiyordu. Ama artık bir şeyler farklıydı.. Jisung girmişti hayatına, daha doğrusu kendi isteğiyle almıştı, şimdiyse onu korumak için kendini bile feda etmeye hazırdı.
Genç çocuğun mırıldanarak kitaba daha çok sarıldığını görünce minik ellerinden tuttu. Parmaklarını yavaşça kitaptan ayırdı ve Jisungun üzerini örttü. Saçlarına elini daldırıp düşüncelere dalarak sevmeye başladı.
Kendisi bile farkında olmadan uyuya kaldığında bedeni Jisungun hemen yanında uzanıyordu. Güneş doğana kadar da öyle kalmıştı. Acıyan gözlerini yavaşça açan genç çocuk Minhonun varlığını umursamadan ağlamaya başladı. Oysaki nefesini bile tutuyordu ama Minho anında uyanarak Jisunga dokundu.
" Jisung! Ne oldu iyi misin? "
Kendini Minhonun kolları ve göğsü arasında saklayarak biraz sessiz kaldıktan sonra konuştu.
" Kabus gördüm "
" Ştt tamam ben burdayım.. "
Genç çocuğun sırtını okşadı ve göğsünde ağlamasına izin verdi. Ağladığını ilk defa görmüyordu ama bu sefer gerçekten farklıydı. Sanki biri ona zarar vermiş gibiydi ama ses çıkarmaktan dahi korkuyordu.
" Biraz daha iyi misin? "
Hızlı nefeslerinin düzene girdiğini duyunca sordu;
" Evet. Neden aynı yataktayız? "
Hala aynı pozisyonda uzanıyorlarken Minho gülümsedi, hemen ardından boğazını temizledi ve cevap verdi;
" Senin üstünü örtmeye gelmiştim ama uyuya kalmışım. Kalkayım istersen? "
" Biraz daha durabilir misin... Böyle..? "
" Tamam "
Uzun süre konuşmadı, bir ara uyuduğunu düşündü Jisungun, ama arada bir mırıldanıp duruyordu. Ne söylediğini anlamıyordu tam olarak fakat sormayı da düşünmüyordu.. İkisi de rahat görünüyordu, taa ki Minhonun cebinde duran telefon titreyene kadar. Uyuşuk hareketlerle Jisungdan ayrılıp yataktan kalktı. Aramayı cevaplarken odadan çıktı ve mutfağa indi.
" Efendim Changbin? "
" Nasılsın? "
" İyi idare ediyorum, sen nasılsın asıl? "
" Bizim iş yattı oğlum ya "
Kahvaltıyı hazırlamaya başlarken sordu;
" Nasıl? "
" İhaleyi alamadık, e doğal olarak iddiayı kaybettim. Adamlar faiz koymuşlar üstüne paranın iki katını istiyorlar. "
" Ben de apartmanı satmayı düşünüyorum. Diğer evdeyim şu an zaten, istersen hemen eşyalarımı aldırıp orayı satılığa çıkarayım. Sen de paranın diğer yarısını halledersin. "
" Orayı neden bir anda satıyorsun? "
Sanki Changbin onu görüyormuş gibi omzunu silkerek yumurtaları çıkarmaya başladı. Mutfağı biraz dağınıktı ve bir şeyleri aramak çok yorucu oluyordu. Üstelik iki işi aynı anda yapmak da kafa karıştırıcı. Telefonda ondan cevap bekleyen Changbine seslenerek oturma odasına ilerledi.
" İhtiyacım yok artık diyelim.. "
" Anladım. Bir de şu imzalar vardı unutmadın değil mi, en kısa zamanda gel yanıma hem bu konuyu da konuşuruz. "
" Olur. "
" Sağol Minho, sen de olmasan... "
" Benim yüzümden bulaştın bu işlere o yüzden bence ben özür dilemeliyim. "
" Hayır sana yardım etmeyi ben seçtim, sorun değil. Halledeceğiz bir şekilde "
" Tamam. Ben de bugün öğlen gibi gelirim şirkete. Görüşürüz. "
" Görüşürüz "
Kapattığı telefonu masaya bırakmadan önce yiyecek bir şeyler sipariş etti. Başını geriye atıp koltuğa iyice sokuldu. Kapının arkasında saklanarak ona doğru gözlerini kırpan Jisunga baktı ters duran kafasıyla. Ardından düzeltti kendini ve arkasını döndü.
" Neden öyle duruyorsun? "
Jisung bir şey demeden ona bakmaya devam etti. " Bir sorun mu var? "
" Hyung bana giyinebilmem için birkaç şey verir misin? "
Minho ayaklanarak kapının oraya doğru ilerledi.
" BEKLE! GELME!! "
" Ne oluyor Jisung bağırma.. "
Şaşkınlıkla yerinde duran Minho Genç çocuğa gözlerini kısarak baktı.
" Ben üzerime yanlışlıkla odadaki suyu döktüm.. "
" Tamam sorun değil giysi veririm "
" Su paspasın üzerine de döküldü.. "
" Jisung... "
" Bir de şey... "
" Hepsini tek seferde söylesene "
" Bilgisayarının üzerine döküldü. "
Genç çocuk gözlerini kaçırarak yere bakmaya başladı. Dudaklarını dişliyor ve kapının arkasına daha çok saklanıyordu.
" Jisung bilgisayarımda birsürü dosya vardı. Hepsi önemlilerdi ve bazı belgeler beni işimden edebilecek kadar önemliydi. "
" Özür dilerim, ilk günden başına bela oldum "
" Hayır önemli değil hepsinin yedeğini flaşlarda saklıyorum. Bir şekilde bulurum onları. Sana bir şey olmaması daha önemli.. Ayrıca bela falan olmadın? "
" Kızmadın mı? "
" Kızmadım. Sana asla kızmayacağım Jisung. Şimdi izin verirsen odayı temizleyelim. "
Minho bakışlarını genç çocuğun açık olan bacaklarına çevirdi. Pantolonu ıslandığı için aniden çıkarmış ve sadece Minhonun ona kocaman olan tişörtünü geçirmişti üzerine.
Genç çocuk utanıp tişörtünün uçlarını çekiştirince boynu açılmıştı. Sonra tekrar boyunu kapatırken bacakları açılmıştı. Jisungun bu tatlı uğraşlarına gülümseyen Minho elini boynuna atarak söylendi.
" Ne yapacağım ben seninle..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy Issues / Minsung
FanfictionMinho, babasından şiddet gören ve anksiyeteyle boğuşan bir gence aşık olmuştu. Han Jisung ise insanlara olan güvenini kaybetmişken, çok daha değerli bir şey kazanmıştı. Aşk..